30 Nisan 2011 Cumartesi

Tontonuma,Dedeme Şifalar Diliyorum...



Selam olsun tüm gönüllere,
Bu hafta benim için biraz sıkıntılı bir haftaydı.İşyerimdeki sıkıntılardan bahsetmeyeceğim,çünkü ne kadar canımı sıkan olaylar vuku bulsa da tamamen önemsiz şeylerdi benim için.Lakin haftanın sonuna doğru kuzenimden aldığım dedemin rahatsızlığı haberi gerçekten içimi yaktı.

Dedem benim,benim TONTON dedem...

Nasıl bir ehemmiyeti vardır benim hayatımın her noktasında anlatamam size.Sanırım ben dedemi anlatamam,anlatmaya çalışsam bile.Öylesine değerli,öylesine mülayim bir insandır,öylesine müstesna bir karekterdir ki anlatamam.Candır benim dedem,candır.Canımdır.
Daha min mini okul sıralarımda bile,onunla doludur anılarım.Her haftanın sonunda öğretmenimden beni sormaya gelir,her geldiğinde miniğini bir hediyeyle mutlaka sevindirirdi.

Gerçekten karekterimin şekillenmesinde saygısını,saygınlığını,hatırşinaslığını,dürüstlüğünü,mertliğini ve aklıma gelmeyen daha birçok yönünü kendime örnek almaya çalıştığım insandır kendisi.Babasız büyüyen biri olarak
baba modeli kabul ettiğim,ruhumda şekillendirdiğim,dirhem dirhem sindirdiğim biridir.

Kimseleri kırmaz benim dedem,kimseleri incitmez.Sağlık memurluluğu yaptığı dönemde de öylesine saygın bir şefti ki sağlık ocağında,onun torunu olmaktan hep gurur duyardım.Bilgili,inançlı,sağlam duruşludur benim dedem:)
Öyle çok paylaşımımız vardır ki dedeciğimle,saysam sıralar kelimeler yetmez bilirim.Ve yine bildiğim birşey vardır ki,dedem benim kıymetlimdir.Yaz tatillerinde yanında kaldığım zamanlarda,onunla bağ bahçe işlerinde uğraşmak en sevdiğim işlerdendi.Bazen keşke erkek olsam,daha kuvvetli olsam da dedeme daha çok yardımcı olsam derdim kendime.Ama kız halimle bile,yinede iyi bir yamaktım dedeme kendimce:))Çırağıydım ben onun,onun hizmetinde olmak,hürmet etmek dedem istemeden ne isteyeceğini tahmin etmek bayıldığım şeylerdendi.İlacını götürmek,içip içmediğini takip etmek terini silmek,"terlemişsin dede yine, üşüteceksin"diye içeri gelmesi için direnmek lakin eve bir türlü sokamamak:))Hele en sevdiğim lafı:)susadığı vakit "boğazım kurudu kızım " demesi:))Canım dedem benim Allahım senin acını göstermesin.Düğünüme gelemeyen dedemin yazdığı minik,lakin çok değerli sözlerin olduğu mektup hala,sarıp sarmalayıp sakladığım notlarımın arasında.Dedemden bana hatıra.
Kıymetlim!senin hiçbiryerlerin acımasın inşallah.

cuma günü dedem,akut pankreatit teşhisi ile araştırma hastanesine kaldırıldı ve şuan serviste tedavi altında.Benim de yüreğim onunla,dualarım onunla.Hayatımdaki kıymetli insanlardan biri için,dularınızı temenni ediyorum.
Rabbim sağlıkla,sıhhatle eve dönmesini nasip eder inşallah diyorum.
Tontonum,senin göreceğin çook güzel günlerin var daha:)Sağlıkla bekliyorum...

28 Nisan 2011 Perşembe

Kereviz Salatası



 Kereviz deyince bir çoğunun yüzü nahoş bir ifadeye bürünür bilirim.Daha 1-2 sene evveline kadar ben de sizler gibiydim.Kerevizi evime almışlığım bile yoktu.Lakin azımsanmayacak derecedeki faydaları bu sebzeye alışmama neden oldu.Kereviz salatasını bana sevdiren kişi ise arkadaşım Necibe oldu.Seviyorum ve beğenerek yiyorum lakin bu değerli sebzeyi eşime sevdirmeyi beceremediğimi de itiraf ediyorum.Malesef kokusuna bile tahammül edemiyor.Ben de genelde onun yokluğunda yapıp bebeğimin mahrum kalmasını engel olmuş olmuyorum. 
Bu salataya biraz mayonez katmanızı önemle belirtiyorum.İnanılmaz lezzet değişikliği oluyor.
Şimdiden afiyet olsun

 Malzemeler
1orta boy kereviz
1 limon suyu
2 yemek kaşığı mayonez
3-4 yemek kaşığı yoğurt(katı olacak)
Yarım su bardağı çekilmiş ceviz
1-2 diş sarımsak
1 çay kaşığı tuz

Yapılışı

1-Bir kaba limonun tamamını sıkınız.Kabuğunu hızlıca soyduğunuz kerevizi limon olan bu kabın içine rendeleyip üzerine tuz serperek hızlıca limon suyuyla ovunuz.Fazla zaman kaybederseniz siyahlaşmış bir kerevize sahip olursunuz.Bu nedenle vakit kaybetmeden limonsuyuna yada direk yoğurdun içine rendeleyiniz.

2-Kerevizlerdeki limon suyunu sıkarak başka bir kaba alıp,üzerine yoğurt, mayonez, ezilmiş sarımsak ve ceviz ilave edip, karıştırınız.Yoğurt, mayonez ve ceviz miktarlarını isteğinize göre ayarlayabilirsiniz.

3-Üzerini cevizle süsleyerek serviz yapınız.(Dilerseniz bu salatanın içine havuç rendeleyebilir yada dereotuyla renklendirebilirsiniz.İnanın süper yakışıyor.)

27 Nisan 2011 Çarşamba

İnci Tanem...



Sevgili yarim,benim ruh eşim,seni seçmiş olmanın,senin tarafından seçilmiş olmanın huzuru var bir kez daha içimde.Sen eşsin yüreğime!Sen devasın her derdime...

Gün be gün çoğalıyorum seninle... Çiçek çiçek açıp, misler gibi kokuyorum.Gözlerimdeki mutluluğa yıldızlar şahit olsun diyorum:)Ben seni çoook seviyorum.
Sevdan başlangıcım olsun isterdim hep,sevdanla hayata yeniden başladım yar!Gözlerinin gölgesinden başka gölge düşmesin yüzüme,ben o bakışlarındaki aşkla yaşlanayım istiyorum şimdilerde.

Zaman, eski zaman değil biliyorum.Hüzünleri kovup atalı çok oldu,ay doğdu yüreğime seninle.Saklamaya lüzum yok yüreğimin titrediğini, tutmadığını dizlerimin. Yüreğimi saklamaya lüzum yok. Gün gibi aşikar her şey,yüreğimi ışıtan ışığın adı "sen".Nasırlaşan yüreğimi yumuşatan sen.Varsın saklı olduğun zırhınla tanısınlar seni,o zırhın içindeki yumşacık kalpte buluyorum ben kendimi.Kabuğunda saklı değil midir kıymetli inci:)Kıymetlim,inci tanem seninle mutluluğa doyuyorum.

Bildiğim ve bilmediğim kayıplarımın ardından üzülmediğime şaşmamak lazım. Hem öyle tokum ki acıya, acıyan yerlerimi çoktan kesip attım.Üzüldüğüm kahrolduğum şeylere aşkın sayesinde tebessümle bakıyorum.Ben o, kara gözlerinde hergün yeniden doğuyorum...

"Kabuğunda saklı olan kıymetli hazineme,sevgili eşime,sevdiceğime
sevgilerimle"
"Minti"
27 nisan çarşamba/gece yarısı
"Resim netten alıntıdır"

25 Nisan 2011 Pazartesi

Karışık Turşu


Güzel bir hafta diliyorum herkese,
Cuma günü,işten izip alıp bebeğimi aşı yaptırmaya götürdüm.Su çiçeği aşısı yaptırdım.Bilmeyenler için söylüyorum;devlet su çiçeği aşısını karşılamıyor malesef,eğer "bebeğim su çiçeğini hafif döküntülerle atlatsın derseniz"parayla alıp yaptırmalısınız.Fiyatı 89,5TL.Biz doktorumuzun tavsiyesi ve çevremizdeki insanların önerileri ile OKAVAKS marka su çiçeği aşısına karar verdik ve yaptırdık.Bu aşının yapılabilmesi için bebeğin mutlaka 1 yaşını doldurması gerekiyor,bu hususa dikkat etmeniz önerimdir.Ve bence ağır geçiren bu hastalığın seyrini yavaşlatmak adına yaptırılması gerekli diye düşünüyorum.Tabiki taktir annelerin.

Turşu mevsimi değil biliyorum ama evdeki turşularım bitmeden tarifini sizlerle paylaşmak istiyorum.Turşu yapmak bir meziyettir diyorum.Benim ki vasattı.Ama,yapa yapa en şahane turşu nasıl yapılır,püf noktası nedir zamanla öğreneceğim inşallah.Öğrenmeye aç bir insan olarak,ilerki yıllarda daha leziz turşularımın olacağını düşünüyorum.
Hadi,bu yılki karışık turşumu nasıl yaptım,neler koydum bir bakalım.

 Malzemeler
1 kg yeşil domates
1 kg. salatalık
yarım kg. turşuluk biber
yarım kg. minik dolmalık biber
1 kg. acur
2 adet kelek
2 baş sarımsak
5 çorba kaşığı kaya tuzu
1,5 su bardağı sirke
2 adet limon

Yapılışı:
1-Acurları,kelekleri ve salatalıkları bir-iki parçaya bölülünüz.Domatesleri arzu ettiğiniz büyüklükte doğrayınız.Biberlerin uçlarına bıçak yardımıyla küçük birer çizik atınız.

2-Sonra malzemeleri 5 lt'lik iki kavanoza paylaştırıp aralara sarımsakları atınız.Yine halkalar halinde dilimlediğiniz 2 adet limonu da aralara yerleştiriniz.Kavanozu kaplayacak kadar iyi suda 3 çorba kaşığı kaya tuzunu eritip,içine 1,5 su bardağı iyi üzüm sirkesi koyup karıştırdıktan sonra yerleştirilen sebzelerin üzerine hazırladığınız suyu dökünüz.

3-Kavanozun ağzına bir demet dereotu ve maydonoz yerleştirdikten sonra ağzını sıkıca kapatıp serin bir erde muhafaza ediniz.20 günün sonunda turşunuz hazır...AFİYET OLSUN....
mintiden sevgiler

21 Nisan 2011 Perşembe

Bolonez Soslu Spagetti


Makarnanın her çeşidine varım ben.
Hem de günün her saatinde yerim inanın bana.
Hiç unutmuyorum;bir yaz günüydü,gece geç saate kadar eşimle,"Lost" dizisini izleyip durmuştuk."Bir bölüm daha izleyelim,hadi bu bölümü de izleyelim" derken,saat gecenin üç buçuğu olmuştu.Karnımız acıkmış olacak ki mutfakta gezinmiş,dolaba bakınıp durmuştuk.Sonra ortak verilen ŞAHANE bir kararla,gecenin o saatinde bir tencere spagetti pişirip,dibini sıyıraa sıyıra tek bir makarna kalmayıncaya kadar yemiş,silip süpürmüş,o mideyle de düşüp yatmıştık:))Ne zaman gelse aklıma gülümserim.İşte makarnayı da o kadar severim:))
Bolonez sos ise ;eşimin favorisi ki artık ben de severek yiyorum.
Dilerseniz;herkesin bildiği ve bayılarak yediği bu lezzetin tarifini bir de benden alın:)Hadi şimdiden afiyet olsun...


Malzemeleri:
1 paket spagetti makarna
250 gr. dana kıyma

1 adet orta boy soğan
1-2 diş sarmısak
1 yemek kaşığı domates salçası
2-3adet orta boy domates
tuz, karabiber,pulbiber
2-3 yemek kaşığı zeytinyağı
isteğe göre taze fesleğen


Yapılışı:
1-Domates ve sarımsağı rendeleyip hazırlayınız.Soğanı küçük küçük doğrayarak sos tenceresine,tavaya zeytinyağı koyduktan sonra alınız.Soğanı biraz tuz ekleyerek pembeleşene kadar kavrunuz, salçayı ekleyerek kavurma işlemine devam ediniz.


2-Kıymayı ve sarımsağı katıp sürekli karıştırarak pişiriniz. Kıymanın rengi değişince ve kavrulmaya başlayınca domates rendesini ekleyiniz.Yaklaşık 10 dakika orta ateşte pişiriniz.Salçayı ve aru ettiğiniz baharatlararı ekledikten sonra bir süre daha ocakta tutup indirebilirsiniz.Dometesin suyu yeterli gelmediyse çok az miktarda sıcak su takviyesiyle sosunuza kıvam kazandırabilirsiniz.

3-Diğer tarafta;çubuk makarnayı yeterli miktarda suyun içinde tuz ilavesiyle haşlayarak süzünüz.Ve servis tabağına alınız.Üzerine hazırladığınız bolonez sostan ilave ederek servis yapınız.
Afiyet Olsun..
Mintiden Sevgiler

19 Nisan 2011 Salı

Yeşil Fasulyeli Pirinç Pilavı


Herkese güzel bir akşam diliyorum,
Yoğun geçen bir günün gecesindeyim.Yavrucuğumu uyuttum az önce (kanatsız meleğim benim nasıl da masum uyuyor:),fırsat bulmuşken de bloğuma gireyim istedim.
Bu defa hangi tarifimi yayınlasam acaba(en kolayı,en pratiği hangisidir ?)diye,gezinirken yeşil fasulyeli pilavım çarptı gözüme.
Bu pilavımı;artan fasulyelerimi değerlendirmek amacıyla,ne yapsam ki diye düşündüğüm bir anımda yapıverdim.
 Değişik bir pilav arıyorum derseniz yeşil fasulyeli yapın derim.inanın çok lezzetli oluyor.

Malzeme Listesi
250 gram yeşil fasulye
1,5 su bardağı pirinç
1 adet kuru soğan
3 su bardağı kaynar su
100 gr. tereyağı
1 tatlı kaşığı tuz
1 çay kaşığı karabiber
süslemek için havuç


 Yapılışı:
1-Fasülyeleri verev doğrayıp, üzerini geçmeyecek kadar az kaynar su ekleyip, yumuşayıncaya kadar kısık ateşte pişiriniz.Tencerede tereyağını eriterek,küçük küçük doğradığınız soğanı ekleyerek kavurunuz.
.
2-Üzerine yıkayıp süzdüğünüz pirinçleri ilave ederek iyice kavurunuz.Hafif haşladığınız fasulyeleri ekleyip ,tuzu ve baharatlarını da ilave ediniz.Dilerseniz pilava katacağınız suyu,fasulyeleri haşladığınız sudan da ilave edebilirsiniz,daha vitaminli olacaktır.Suyu da ilave edip kısık ateşte suyunu çekene kadar pişiriniz.
3-15-20 dk dinlenmeye bırakınız.Servis tabağına alarak üzerini yeşil fasulye ve haşlanmış havuçlarla süsleyerek servis yapabilirsiniz.
Mintiden Sevgiler

17 Nisan 2011 Pazar

Minti Roma'ya Gitmekten Vazgeçti:(

Resim netten alıntıdır.
 Selamlar herkese,mutlu pazarlar,
Biliyorum eskisi gibi çok sık yazamıyor,taze  haberler paylaşamıyorum.
Yaklaşık bir haftayı aşkın bir süredir İtalya yolculuğumuz iptal oldu ve ben bunu ancak bugün paylaşabildim.

Neden mi iptal oldu?Anlatayım fırsat bulmuşken:)
Herşey öylesine güzel ilerledi ki bizim için,herşeyi ayarladık kendimizce.Kurumumuzdan resmi izni bile aldık yurt dışı çıkışı için.Hoş;ben,bir de müdürlüğe dilekçe yazmak zorundan kaldım merkezi teşkilata bağlı olmadığımdan:)

Lakin;gel gör ki gidemiyoruz İtalya Başkonsolosluğunun tur tarihinden evvelki bir tarihe randevu veremeyişinden dolayı.Aslında gidemeyşimizi biraz da BAMTUR un hizmet yoksunu olşuna bağlıyorum ben.İnanın,mart ayının başından şu tarihe kadar Bamturun bize yaşattığı sıkıntıyı anlatmaya kalksam sayfalar dolar.

EVET;BİR KERE DAHA SÖYLÜYORUM,TIPKI BAMTUR MÜŞTERİ TEMSİLCİLERİNE ALENEN SÖYLEDİĞİM GİBİ "HİZMET SIFIR" 
KESİNLİKLE BAMTURLA YOLA ÇIKMAYIN DİYORUM.

Turu satın alıpta paramızı ödeyinceye kadar herşey şahaneydi.Biz istemesek bile arayıp duruyorlardı.Paramızı yatırıp,evrak düzenleme işlemlerimize başladıktan sonra bizim için streste başladı.Arıyoruz ulaşamıyoruz,soruyoruz cevap alamıyoruz falan filan...
Bu süreçte çok yorulduk ve hayallerimizi süsleyen Roma ve İtalya'ya lanetler yağdırır duruma geldik.

Zaten bizden öylesine çok evrak istedi ki Başkonsolosluk sanki adımıza şirket kuracaklar.

*Evlenme cüzdanın her sayfasının fotokopisinden tutun,sahip olduğun mülkiyetin tapusuna kadar,
*Kredi kartlarının fotokopisinden tutun da,
*6 aylık hesap hareketlerine kadar...
*Benim altı ay boyunca yaptığım kredi kartı alışverişimden İtalya sanane değil mi?? Ama şart...
*Sonra sanki pasaportu emniyetden almamışız gibi,bize pasaport verildiğine dair belge,
*Bulunduğun ilde ikamet ettiğine dair belge,
*Çalıştığına dair belge,
*Düzenli maaş aldığına dair belge,
*Gezide harcayacak paranın olup olmadığını ispatlayacak belge...belge...belge....
Ve son olarak hesabında 5000 tl nin olduğuna dair belge...

Anlayacağınız midemiz bulandı.
Neymiş bu İtalya.
Ne kıymetli toprakları varmış dedik.
Benim caanım ülkeme,elini kolunu sallayan giriyor ama biz  İtalya topraklarına ayak basabilmek için cebimizde en az 5-10 bin liranın olup olmadığı sorgulanıyor.Tur firmasına yatırdığın para haricinde bile İtalya başkonsolosluğunun en önemli isteklerinden biri muhakkak hesabında 5bin liranın olması.Parası olmayan İtalya ya giremiyor anlayacağınız...

Bunca istek ve işten izin alarak hazırlayabildiğimiz tonlarca evrak koşuşturmasının üstüne Bamturun vurdumduymazlığı da eklenince bir de İtalya Başkonsolosluğu hazırlanmış bunca evrağa rağmen gidip gidemeyeceğimizin kararının verileceği randevu tarihini 30 nisana erteleyince bizde ipler koptu.Düşünün bizim 22 Nisanda İtalya'ya hareket etmemiz gerekiyor ama sevgili konsolosluk bize randevu tarihini 30 Nisan'ı veriyor:/

KALSIN DEDİK.İTALYA KALSIN....

Siz verin paramızı,İtalya kalsın.Dedik demesine ya turdan paramızı bir haftalık koşuşturmanın sonunda alabildik.Paramızı kurtardık ve biz de yoğun stresten kurtulduk.Biz bu kadar parayı tur şirketine bayılıyoruz ki,stres falan yapmadan paşalar gibi gidip tatilimizi yapalım stresimizi atalım gezelim görelim ama nerdee...Parayla rezil olamak gibi bişey oldu bizimkisi ve vazgeçtik.

Ama ne yalan söyleleyeyim vakit geçti ya üstünden bir kaç hafta yine canlandı benim Venedik ve Roma aşkım:))

Eşim de "merak etme götürücem ben seni ,2-3 sene kaldı yeşil pasaport almama" diyor.Yeşil pasaport alınca Shengen vizesi alamana gerek kalmadan elini kolunu sallayarak gidiyorsun İngiltere harici tüm Avrupa ülkelerine.Bizim tüm derdimiz Shengen Vizesi alabilmekti.İnşallah yeşil pasaportlu olunca,bu eziyetleri İtalya Konsolosluğuna sorucam.Elimizi kolumuzu sallayarak gidicez Romaya.Neyse şimdilik inşallah diyorum.

Bu arada aldığım bir senelik pasaportla bakışıp duruyoruz.Eşim iş seyahetlerinde kullanıcak pasaportunu ama sanırım benimki öööyle kalacak evin bir köşesinde.Şimdi vizesiz bir ülkeye gitsek mi diye düşünüp duruyoruz ama daha belli olmadığından siz duymayın bu kısmı olur mu??:))

Resim netten alıntıdır.

İşte Minti'nin Roma hayali bu şekilde ertelenmiş oldu.
Bir başka bahara inşallah...
Mintiden sevgiler
(Resimler netten alıntıdır)

13 Nisan 2011 Çarşamba

Hamsi Tava

İşte size,hamsini bizim evde en sevilen hali:)
Fırındaki halinden bile daha leziz gelir bana/bize.
Ne zaman hamsi tava yapsam aklıma Amasra da yediğimiz hamsi tava gelir ki lezzeti şüphe götürmez.Yolunuz düşerse muhakkak deneyin derim.

Malzeme Listesi
1 kg.hamsi
1 Su Bardağı Mısır Unu
kızartmada kullanmak için sıvıyağ
1 tatlı kaşığından az tuz

Hamsi Tavanın Yapılışı:
1. Temizlenmiş hamsileri yada balıkçınızda temizlettiğiniz:)hamsileri bol suda ve tek tek yıkayınız ve
süzgeçe alınız.Sularının süzülmesi için bekletiniz.

2. Mutfak tezgahının üzerine temiz bir kağıt serip,süzgeçte süzülen balıkların iyice sularını çekmesi için kağıt üzerine alınız.

3-Yine tezgah üzerine serdiğiniz başka bir kağıt üzerine bir bardak kadar mısır unu koyunuz. Dilerseniz beyaz un da kullanabilirsiniz ancak mısır unu daha lezzetli olacaktır.

4. Hamsileri teker teker una bulayınız.Dilerseniz bu aşamada unun içine baharat yada tuz ilavesi de yapabilirsiniz.Lakin biz balığın aromasını bozacak herhangi bir baharat eklemeden yapıyoruz,çünkü öyle seviyoruz:)

5. Balık tavasına yarım çay bardağını geçecek kadar ayçiçek yağı dökünüz.Yağ kızdıktan sonra ocağın altını kapatıp hamsileri tavaya kuyrukları ortada kalacak şekilde diziniz. Daha sonra ocağın altını yeniden yakınız. Eğer siz hamsileri dizerken bir yandan da ocağın altı açık kalırsa ilk dizdikleriniz pişecek, son olarak tavaya koyduklarınız ise çiğ kalacaktır.

6.Hamsi tavayı kısık ateşte yapmaya özen gösteriniz.Hamsilerin altta kalan kısımlarının kızarıp kızarmadığını kontrol etmek için,üst kısımlarının renginin hafifçe değişmesini ve kuyruklarının da hafifçe çıtır olmasını bekleyiniz. Hepsini aynı anda çevirebilmek için tavanın boyutuna gore düz bir kapak kullanarak,kapağı hamsilerin üzerine kapatınız. Tavanın içindeki yağı çevirirken dökülmemesi için bir kaseye tavanın kenarından süzdürünüz. Tüm hamsileri kapağın üzerine alıp, pişmemiş tarafını tavaya koyunuz.Üzerine kasedeki yağı yeniden ekleyiniz.

7. Kısık ateşte hamsilerin pişmeyen yüzeylerini de kızarttıktan sonra,servis tabağına alarak sıcak sıcak servis yapınız.Kızarttğınız hamsileri havlu kağıt üzerine alarak fazla yağını süzdürebilirsiniz.

Not:
1. Hamsi ile birlikte bol  ekşili bol sarımsaklı roka salatası servis edebilirsiniz.
2. Eğer evinizde düzenli olarak balık tava yapıyor iseniz;bunun için satılan özel balık tavasını almanızı öneririm.Bana göre balığın en güzel halidir balık tava:) 
3-Biz balık tava yaparken sızdıralacak kadar yada kağıt havluya alınacak kadar fazla miktarda yağ kullanmıyoruz açıkçası.Bu verdiğim yağ miktarını azaltabilirsiniz bu nedenle.Kısık ateşte yaptığınızda çok fazla yağa ihtiyacınız kalmıyor.
 4-Balığın üzerine şiddetle,tahin helvası tavsiye ediyorum son olarak.Bilindiği üzre şahane oluyor:)

**Eşim benden daha güzel hamsi tava yapıyor bu arada,bu güzel gerçeği de eklemeden edemedim.Çünkü genelde bizim evde hamsi tava;eşimin maharetli ellerinden yenir:)) 
Beylere yaptırılması tavsiye edilir:))

mintiden sevgiler

10 Nisan 2011 Pazar

Kaşarlı Portakallı Kereviz


Kereviz...
100 kişiden 99'unun sevmediği,sevemediği sebze.
Seven o,1 kişi kim?Sen misin? diye soracak olursanız;"tabiki hayır" diyebilirdim,ta ki kereviz yemeğini kendim yapıncaya kadar:))

Salatasını bir arkadaşım aracılığıyla sevmiştim,lakin yemeğini evde kendim yapıncaya kadar yiyememiştim.Evde yaptığım kendi kereviz yemeğimi bayıla bayıla yedim inanın bana.Öyle hoş bir aroması var ki,portakallı kerevizin;bebeğimle birlikte bayıla bayıla yedik.Eşim yine uzak durdu tabiki:))
Kokusuna tahammül bile edemiyor:))
Siz eşimin hassas damak tadına bakmayın ve bu yemeği,yani kerevizin bu halini deneyin derim:)


Malzemeler:
2-3 adet orta boy kereviz
2 adet orta boy havuç
1 adet soğan
1-2 diş sarımsak
1 çay bardağı zeytinyağı
2 adet portakalın suyu
1 su bardağı su
Tuz
yarım çay kaşığı karabiber
yarım çay kaşığı şeker
3-4 dal maydonoz
kaşar rendesi

Yapılışı:
1- Soğanı ve sarımsağı yemeklik doğrayıp tencereye alınız. Kerevizleri çok hızlı birşekilde soyarak limonlu suyun içine arzu ettiğiniz incelikte halkalar halinde doğrayınız.

2- Zeytinyağında çevirdiğiniz soğanların üzerine inca halkalar halinde doğradığınız yada rendelediğiniz havuçları alarak çok hafif kavurunuz.(Ben rendelemeyi tercih ettim.)

3-Tencereye halka kerevizleri yerleştirdikten sonra,1 su bardağı kadar portakal suyunu ve 1 su bardağı suyu ilave ediniz.Tuzunu şekerini ve karabiberini ilave ettikten sonra,yüksek ateşte bir taşım kaynatıp ocağı en kısığa alarak kerevizler yumuşayana kadar pişiriniz.

4-Eğer pişme esnasında suyunda azalma olursa,su yada portakal suyu ilave edebilirsiniz.Ilıdıktan sonra servis tabağına alarak üzerine kaşar peyniri rendeleyip,maydonla süsleyerek servis yapabilirsiniz...
Afiyet Olsun...


Yüzünüzden tebessümü hiç eksik etmeyin.
Kerevizli günler diliyor,
Herkesin kerevizi sevebilmesini diliyorum:)
Mintiden Sevgiler

8 Nisan 2011 Cuma

Haşlama Patlıcanlı Salata

Selamlar sevgili arkadaşlar,
Zamansızlıktan yakınmaktayım hala.
Önceleri sadece bir bilgisayaraımız vardı ve eşim de ben de bilgisayar delisi olduğumuzdan bilgisayar için yarış yapardık adeta.Sonraları laptopumuzla birlikte her ikimizde pc ihtiyacımızı karşılar olmuştuk ve uzun uzun kalabiliyorduk pc başında,şimdilerde ise evimizde2,işyerlerimizde ise çifter çifter bilgisayar olmasına rağmen,malesef eskisi gibi zaman ayıramıyoruz bilgisayara.

Eşim;3D MAX hobisiyle ilgilenmek yerine,genelde ingilizceye hazırlanmayı tercih ediyor bu ara,ben ise;yemek ve blog merakıma karşın boş bulduğum vakitlerimin tamamını evime ve bebeğime ve kalırsa,kendime ayırmayı tercih ediyorum.

Anlayacağınız ev hanımlığı dönemlerimdeki gibi öyle saatlerce kalamıyorum pc başında.Umarım ilerleyen zamanlarda düzelir bu durum dedikten sonra size görümcemin saatasını tanıtmak istiyorum.Açıkçası daha evvelinde yememiştim salatayı haşlama patlıcanla değişik bir lezzet oluşuyor ikisi bir arada.

Nasıl yaptığına geçecek olursak:
Patlıcanları soymadan halka halka doğrayarak az suda haşlayınız.Diğer tarafta bol domatesi bir kaç acı biberi 1-2 dal taze soğanı ve birkaç dal maydonozu küçük küçük doğrayınız.Limon yağ ve tuz ekledikten sonra haşlanıp süzülen patlıcanlarla birlikte karıiştırarak servis yapınız.Ya da salatanın etrafına diziniz.
Afiyet olsun...
mintiden sevgiler

3 Nisan 2011 Pazar

Ürgüp-Peribacalarına Kısa Yolculuk... KAPADOKYA


Selamlar,
Hayli vakit evvel çekilmiş,lakin yayınlama fırsatı birtürlü gelememiş bir gezinin görüntüleri var sırada.
Nasıl keyifli bir geziydi,nasıl hoş bir ortamdı anlatamam.Eşimle elele bu doğa harikası yeryüzü şekillerini gezmenin keyfine doyamadık inanın.Öyle görülesi,öyle şahane şekiller var ki,her insanın ömründe en az bir kere görmesi gereken bir yer diye düşünüyorum Kapadokya.
O,tertemiz havası,tabiatın ince işçiliğinin ortaya çıkardığı muntazam görüntüler...muhakkak uğrayın derim.


Peri bacalarının güzelliklerini görmeye gelen yerli turistten çok,yabancı turist vardı.İnsanlar bu doğa harikası güzelliği görmek için Çin'den Japonyadan gelmişler.Oysa ben/biz 2-3 saat uzağımdaki bu yere ilk kez gittiğim için utanıverdim kendimden.Öyle şahane ki sanırım yeniden yeniden görmek isteyeceğim,hatta bir sonraki gidişimde zeplin keyfi yapmak isteyeceğim bir yer:)İnşallah bir kez daha nasip olur görmek:)


Asıl müze alanına gidene kadar öyle çok resim çekmiştim ki Göreme Açık Hava müzesini,şarjı bitmiş fotoğraf makinemle birlikte "ahh,ahh niye boş yere çekmişim ki,asıl güzellikler buradaymış"diye,iç geçire geçire gezmiştim.
Bu nedenle müzedeki şahane mağaraları,duvarlardaki hristiyan sembollerini,o döneme ait yaşamsal kalıntıları,yaşam emarelerini,o dönemde yapılmış resimleri,devlet tarafından korunmaya alınmış peri bacalarının en güzel yerlerini malesef çekememiş durumdayım.
Anı yaşamaktan büyük zevk alan eşimin,işine yaradı bu durum.Eşim,o an ne varsa yaşamak sade ve sadece o ana,odaklanmak isteyen biridir.Lakin ben fotoğraf çekmeye bayılırım.İşte bu çelişkidendir ki açık hava müzesinin keyfini en çok eşim sürdü sanırım.Bir dahaki sefere,sadece müzedeki mağaralara ve görsel güzelliklere ayırayacağım fotolarımı.


İşte bu nedenle sizlere de sadece bu görüntüler kaldı.Hani mümkün olsa da gördüklerimi de buraya yansıtabilsem ama namümkün bir durum tabi:))
Neden peribacası??diye sormuşumdur hep kendime.Baca buranın neresinde diye düşünmüşümdür.En eski türkçede baca aynı zamanda pencere amacıyla da kullanılırmış.İşte peri bacası da perilerin yaptığı baca anlamında konulmuş sanırım.Neden periler diye sorarsanız.Perilere inanmayan biri olarak bile Rabbimin yarattığı bu şahane görselleri ancak periler diyarında görülebileceğini düşünüyorum.Öylesine muntazan ki sanırım sadece masallarda görülmeli bu diyar:)Peri buranın neresinde?derseniz yolunuz buraya düşsün de kendiniz görün derim.


Peri bacaları kolaylıkla işlenebilen kayaç yapısı nedeniyle kimi zaman bir bölgeyi koruyan bir kale, kimi zaman insanların yaşadığı bir ev yada kimi zaman dua edilen mekanlar olarak kullanılmış. İşte Kapadokya bölgesinde bulunan peri bacalarının gizemi de bu noktada başlıyor sanırım.
Burası yemek yediğimiz bir peribacasının,düzenlenmiş bahçesi mesela.Zamanında hangi amaçla yontulup hazırlanmış bilinmez ama günümüzde restorant olarak hizmet vermekte.Restorant olarak kullanılan tek peribacası burası.İçi öylesine serindi ki o sıcak havada.Herhangi bir soğutma sistemi yoktu,lakin içeride üzerinize hırka bile almak isteyebilirsiniz.Öylesine serin peribacasının içi.Kışları da bir o kadar sıcak olduğunu söylemişlerdi.Çok güzel dizayn edilmiş,özgünlüğü yitirilmemeye çalışılmış bir mekandı.Yemekleri de şahaneydi üstelik,benden söylemesi.


Ürgüp'ün geneli bu şekilde ki konaklama yerleriyle dolu.Rezervasyon yaptırmadan gitseniz bile,emin olun çok nezih konaklama yerlerine kolayca ulaşabilirsiniz.Küçük,şirin,az yataklı lakin çok bakımlı konaklama yerleri.Öyle hoş ki;işçi arılar gibi çalışan,küçük işletmelere sahip yöresel giyimli teyzelerin olması.Çok samimi geldi bana.Düşünün çalışan yok.Genellikle her işlerini kendileri görüyor,kahvaltıları kendi mutfaklarında hazırlayıp misafirlerine sunuyorlar.Oldukça doğal ve lezzetli yiyeceklerle dolu sofralar...
Gerçekten görülmeye değer diyorum.


Yine,en çok resim çekilen yerlerden biri de bu nokta.Oldukça yüksekteyiz bu noktada ve geniş bir alana yayılan şahane yeryüzü şekilleriyle kaplı vadi,turistlerin ve beraberinde bizlerin objektiflerimize sarılmamıza neden oluyor.Tam bu noktada bebeğimle de çekilmiş resimlerimiz var:))



Aslında keşke böyle yeşilin kucağında oluverse tüm peribacaları değil mi??Bence çok yakışıyor.Lakin böylesine yeşil alan bulmak çok zor elbette.:))
Öyle şahane şekiller var ki peri bacaları haricinde bile.Peribacaları en yoğun şekilde Avanos - Uçhisar - Ürgüp üçgeni arasında kalan vadilerde, Ürgüp Şahinefendi arasındaki bölgede yoğun bir şekilde görülüyor.
Neyse en iyisi sizi resimlerle başbaşa bırakayım olur mu??Böyle anlatmakla olmuyor.Heryerini gezip görmek,her anın keyfine varmak gerekiyor...


İnanın öyle çok durup resim çekmek isteyeceğiniz yer var ki keşke zamanım olsa da çektiğim tüm resimleri ekleyebilsem buraya.Lakin bu kadar dar vakitte,Ürküp'ün görülesi yerlerinden ancak bu kadarını yansıtabildim sizlere.
Dediğim gibi,eğer yolunuz düşerde giderseniz bu güzel görüntülere aldanıp,tüm fotoğraf makinesi kapasitesini bunlarla doldurmayın derim.Zira gerçekten görülmeye değer,devlet tarafından da koruma altına alınmış,açık hava müzesi şeklinde turistlerin gezmeleri sağlanan yerleri resimleyemez ve o güzel görüntüleri sadece izlemekle yetinirsiniz.
MİNTİDEN ŞİMDİLİK BU KADAR...
HOŞÇAKALIN:)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...