30 Eylül 2011 Cuma

Side Gezi Notlarım:)Tatilimizin İlk Günü

Selamlar yeniden,
Tatilden dönüldü,hatta tatil sonrası oluşan yerleşme hezeyanı bile sona erdi.
Peki tatilimiz nasıl geçti?Cevap:tek kelimeyle harika(:
Daha evvel de söylediğim gibi tatilimizin başlangıç noktası Side oldu.
Gitmeden önce internet üzerinden rezarvasyonlu gittiğimiz için bir sıkıntı yaşamadık.Kaldığımız otelleri;odamıza çıkıp dinlenmeye geçtiğimizde,internet üzerinden ayarlıyor,gideceğimiz yeri ise navigasyona bırakıyorduk ve biz sadece keyfini çıkarıyorduk.
Yola çıkıp,nerde akşam orda sabah misali gezginlik yapacak arkadaşlara ve "ben tatilimde bol bol gezmek istiyorum" diyenlere muhakkak navigasyon cihazı almalarını öneriyorum.Aksi taktirde yön belirten levhalardan pek nasiplenemeyen yollarda bir hayli canınız sıkılacak ve birçok kez emin olun bilmediğiniz yollarda dönüp dolaşacaksınız.Bu nedenle;sizlere ilk tavsiyem güncellemesini hızlı yapabilen bir navigasyona sahip olmanızdır.Biz tatile çıkarken son anda karar verip, Konya sokaklarında yolları aşındırıp sabahın 9'unda Vatan Computer kapısında açılmasını bekleyip,alıp,öyle yollara koyulduk.Piranha'nın bir modelini aldık.HD görüntüye,Başarsoft ve i-GO yazılımlarına sahip,2000 km lik gezimizde bizi hiç yanıltmadı.Ve iyiki de almışız dedik,tavsiye edebiliriz.

Bu arada Konya'yı da gezme fırsatı buldum.Belki ilerde resim eklerim Konya'ya dair.Eskişehir'i Konya'ya tercih ederim dediğimde "Konya'nın tarihe şahitlik etmiş olması yeter" der eşim.Bu nedenle ben de saygı duyuyor lakin görsellik açısından biraz eksik bulduğumu da eklemek istiyorum:/...


Evet gelelim Side maceramıza...
Side'de bir gece geçirdik ancak doyamadık.Antik gezimiz Müze Kartla birlikte harika bir hal aldı.Müze kartı tavsiye ediyorum tarihi gezileri ve müzeleri seven arkadaşlara heryere rahatlıkla girebiliyorsunuz.Biz Kapadokya gezimizde de edinmiştik.Turizm bakanlığının yerli turist için yapmış olduğu bu "tek" ayrıcalıktan faydalanın diyorum çünkü turistik yerlerde fazlasıyla paranız harcanıyor.


Side'ye girer girmez büyülendim itiraf ediyorum..
Sıcaklık hariç Side tek kelimeyle harika.
Tarihi yerlerin dokusunda kendinizi kaybedeceksiniz inanın bana.Sonra,minik minik tek katlı yerleşkeler,oteller,dükkanlar,dar sokaklar inanılmaz şirin.Hoş sanırım restore edilip yeni bir yüz kazandırılmaya çalışılacakmış Side'ye,esnaf bu konuda pek dertli.
Kimi yıllarca sürdürdüğü işletmesini devam ettirememekten dertli,kimi işletmesinin alışılagelmiş şirin havasının yüzünün değişecek olmasından.
Bu arada bu şirin beldenin insanları sıcacık ve çok içten.Yapılacak değişikliğin nedeni dar yolların,sokakların  genişletilmesi  ve derme çatma görüntüsünden uzaklaşıp,tüm tarihi evlerin restore edilerek daha düzgün bir görüntüye kavuşturmak istenmesi sanırım.
Bence bu hali çok çok şirin ,bu nedenle yolunuz düşmese bile,düşürmeye çalışın ve bu şirin beldeyi muhakkak görün derim.
Yalnız Side'ye gitmeden önce muhakkak rezervasyon yaptırın.Çünkü ilk sorulan soru "Rezervasyonunuz var mı?" oluyor,benden söylemesi.

Side'de boş otel bulmak güç olabilir çünkü tam bir turist cenneti. 
Aşırı sıcağa rağmen Antik Kenti görmek ve Side'yi yaşamak isteyen onlarca yerli yabancı turisti Side'nin hemen heryerinde görüyorsunuz.


Side'nin en önemli yapısı konumunda olan 15.000 izleyici alabilen Antik Tiyatroyu gezerek başlayabilirsiniz Antik Kentteki yolculuğunuza. 
Roma eseri olan tiyatronun bölgedeki diğer antik tiyatrolardan farkı, oturma yerlerinin eğimli bir arazi üzerine kurulmamış olmasıymış. 
Tiyatro iki katlı ve 20 m. yükseklikte kemerli bir yapı üzerine oturtulmuş olup orkestra ve sahne kısımları yıkıntı halinde.Sonra Vespasianus Anıtı,Şehir surları,Sütunlu Cadde,Antik Hastane ve daha birçok gezilecek tarihi yerleri görebilirsiniz.Side" adı Anadolu dilinde "Nar" anlamına gelmektedir ki Side gerçek bir nar cenneti.

 Turistlerin en çok resim çekip,çektirdikleri yerlerden biridir Vespasianus Anıtı.
Öyle zannediyorum ki ortada bulunması gereken heykel,müzede koruma altına alınarak sergilenmekte.
 Çarşısı çok renkli,lakin inanılmaz pahalı.
Abajurlar,biblolar,takılar,kıyafetler ve en çok da değişik değişik baharatlarla dolu olan bir çarşısı var.mesela karabiberin bir çok rengine,kırmızı tatlı karabiber,yada beyaz renkte karabiberi,çok rahat bulabilirsiniz envai çeşit baharatların olduğu minik aktarlarda...


Deniz kenarındaki yatları yada tur gemilerini izleyebilir hatta sevdiceğinizle gün batımına şahit olabilirsiniz.Gün batımının en güzel görüldüğü yerelerden biri olarak nitelendirilir side antik kenti.
Biz bu güzel manzaranın ardından yemek yiyip,otele tekrar dönüp,içeceklerimiz eşliğinde bir sonraki gün için otel rezarvasyonlarına  baktık.
Ardından müziği,tantanası,eğlencesi hiç eksik olmayan side sokaklarında,bir de ilerleyen saatlerde dolaşmayı tercih ettik.
Boş bir işletme bulamazsınız.Hemen heryerde müzik eğlence hat safhada.Hele bizim kaldığımız otelin karşısında sanki düğün varmış gibi sabaha kadar eğlence havaları çaldı durdu.Rahatsız olmuyorsunuz nedense,hoş bir atmosferi var Sidenin.



Eylül ayında bile inanılmaz bir sıcağa sahip Side'ye eylül ayından evvel gitmemenizi öneririm.Yaz aylarında 40 dereceyi geçtiği söylenen bu şirin yerde biz Eylül ayında bunaldık inanın bana.


Restoran ve yeme-içme kısmına ise hiç mi hiç değinmeyelim isterseniz.İnanılmaz pahalı bir yer Side.
Düşünün testi kebabı 76 tl.iskender 26 tl.ve bunlar dört senedir zam konulmayan fiyatlarmış.
Türk müşterinin talebi azmış,turistler ise fiyat bile sormuyorlarmış diyor ayaküstü konuştuğumuz çarşı esnafı.Hatta yerli turisti içeriye buyur ettiklerinde tepki bile alıyorlarmış.Aslında bunun nedenini fiyatlara baktığımızda anlamak çok da zor olmasa gerek.
Yani öyle her keseden insana hitap eden bir yer değil Side.Hatta Burgerking yada Mcdonalds falan bulmak namümkün bir durum.Ama dilerseniz Manavgatın merkezinde birşeyler yiyip Side'ye geri dönerbilirsiniz :)

Ama Side deki Uğur restourantı tavsiye edebilirim.Uğurlu Restourant da olabilir tam çıkaramadım şimdi.En azından lezzete daha uygun fiyatlara ulaşabilirsiniz.


Apollon Tapınağı Side'nin simgesi konumunu taşıyor.Bu nedenle Side'ye giderseniz burada resim çektirmeden ve yine Apollon Tapınağının simgeleyen minik hediyelik eşyalar edinmeden dönmeyin derim.

Kaldığımız otelin merdivenlerinden Apollan tapınağını ve denizi izleyebilme imkanımız vardı.Minik fakat inanılmaz tatlı bir de bahçemiz vardı.Dileyenlere Şato Oteli tavsiye edebilirim.Sıcak samimi ortamı,şirin mi şirin bahçesi ile inanılmaz dinlendirici bir ortamı var.Üstelik merkezde:)



Side’deki antik kalıntılar, sıcak bir iklim, kum,plajlar, şahane alışveriş dükkanları ve modern konaklama tesisleri şehrin çekiciliğini artırmakta.Bu arada side antik  kentine geldiğinizde denize sıfır antik liman caddesinde,deniz manzaralı resturantlarda balık yemeden gitmeyin derim.Tarihin muhteşem dokusu, denize bakan muhteşem manzarasıyla bütünleşiyor. 

İşte Mintiden şimdilik bu kadar.
Sevgiyle kalın...

22 Eylül 2011 Perşembe

Kaş'tan Saklıkent'e ...

Selamlar arkadaşlar,
Tatilimiz dolu dolu geçiyor.tek sıkıntımız zamansızlık.Buralarda saatler öyle hızlı akıyor ki şikayetçiyim.
Nerde akşam orda sabah misali geziyoruz bakalım.Kaş'a uğrayıp şöyle bir geçecektik ki bir bakmışız burada sabahlamışız.Buradan Saklıkent'e geçmeyi planlıyoruz ama planımıza bakmayın siz.Çok güzel gördüğümüz yere aşık olup kalıyoruz işte.Kaş gerçekten panorama zengini,muhteşem bir yer.İlerde ayrıntılı yazarım.Kahvaltı yaparken ancak bu kadar yazabiliyorum...Resimler ve ayrıntılar ilerleyen zamanlarda.
Kalın sağlıcakla...
Mintiden Sevgiler...

18 Eylül 2011 Pazar

Side-Fethiye-Köyceğiz...Sevdiceğimle Tatildeyiz...


Selamlar herkese...
Minti nihayet tatil yollarında.
Pek gecikmiş bir tatil oldu ancak çok da güzel bir zamana denk geldi.Kalabalık çekildi,aşırı sıcaklar gitti ve sezon fiyatları indi...
Önceleri eylül sonuna kalmış olmak sıksa da canımı şimdilerde çok hoşuma gidiyor.Zira biz öyle güneşlerde boyluboyunca uzanıp gününü güneş altında kendini yakarak heba edenlerden değiliz.Kısa süreli kumda serilmek olabilir,ancak kıymetli zamanımı orada heba edemem açıkçası.Tabiki o insanlara da saygı duyuyorum lakin gerçekten anlamıyorum.Gezmek dolaşmak,eğlenmek,keşfetmek yeni yerler tanıyıp,yeni heyecanlar yaşamak varken kumda yanmak niye?Neyse vardır bildikleri diyerek bu konudan uzaklaşıyorum.

Evet...
Herşey hazırlandı.Bavullara mayolar,terlikler,şapkalar yerleştirildi.Eksikler gözden ayrı ayrı geçirildi.Tüm detaylar düşünülüp tarafımdan halledildi.Bebeğimin tek başına kocaman bir bavulu oldu:))Atlıycaz arabamıza,canımcım şöförüm:) bizi nereye götürürse oralara doğru gideceğiz bakalım.Hedefimizde Marmaris,Fethiye ve Köyceğiz vardı ilk etapta.Ancak şuanda SİDE'DEYİZ:)Dedim ya!canımız ne tarafa isterse,bu yaz o tarafa yöneleceğiz diye.Sevdiceğim"Side antik kentiyle merhaba diyelim yolculuğumuza"dedi,biz de öyle bir başlangıç yaptık.Ancak yarın nerede olur,neler yaparız inanın bilmiyorum.
Herşeyi oluruna bırakıyorum.
Önemli olan zaman-mekan değil,sevdiğinle beraber olmak değil mi?
Beni en çok mutlu edecek olan şey de bu zaten.
Yeni ve farklı yerleri sevdiceğimle birlikte görecek olmam.Yoksa tek başıma dünyayı turlasam-yeni bir kıta keşfetsem dahi umrumda olmaz sanırım:))
 Evet...Şimdilik Minti'den bu kadar,Side Antik Kentine ve Side'ye ait görüntüleri ancak Ankara dönüşü ekleyebilirim sanırım.Ve bir hafta sürecek olan yolculuğumuzdan arta kalanları:))....
Ancak bu posttaki resimler de Minti'nin objektiflerine ait, söyleyeyim...
Kendinize iyi bakın...
Sevgilerimle...

15 Eylül 2011 Perşembe

Eskişehir Gezimiz


Selamlar yeniden...
Görüşmeyeli çok oldu değil mi?Bu aralar nöbetleri arka arkaya aldım sanırım.Bol bol çalışıyorum.Nöbet çıkışlarında da bebeğimden uzakta geçirdiğim zamanın öcünü alırcasına onunla zaman geçirerek bu açığı kapatmaya çalışıyorum.Dün mesela Ümitköydeki arkadaşıma(oğlu,oğlumun sütkardeşi bu arada:)gezmeye gittik oğlumla.Gün boyu sütkardeşi ve ilk arkadaşı olan Poyraz'la inanılmaz keyifli zaman geçirdi bebeğim.Hatta uyumak bile istemedi Poyraz'dan ayrılacak diye o kadar yani:)Onu mutlu görmek tüm yorgunluğu aldı inanın bana:))

Neyse gelelim asıl konumuz olan Eskişehir gezimize...
Evet  resimde gördüğünüz yer Eskişehir...
Venedik değil...
Bu arada beni tanıyanlar Venedik'e olan aşkımı bilir.En çok görmek istediğim yerlerden biridir,hatta başında gelir.
Dünya gözüyle bir kez,görmek istediğim yerdir Venedik.Eh Venedik'e gidemedim ama Eskişehir de bu keyfi azıcıkta olsa yaşama fırsatı buldum.İnanılmaz hoş bir şehir.Görsel olarak şahane.Ulaşım mükemmel...Sanırım saymaya başlasam bitiremem o kadar...


Bayram tatilimizin sonuna doğru bir anda eşimin teklifiyle başladı,hep gitmek istediğim Eskişehir gezimiz.Cuma akşamı hazırlıklara başlayıp cumartesi sabahı arabamızla düştük yola.Eskişehir güzergahında keşfettiğimiz,inanılmaz hoş bir piknik ve mangal alanı olan Bademlik'te mola verdik.Ellerimizle hazırladığımız kahvaltılıklarımız ve çift termosla yanımıza aldığımız çayımızla şahane bir kahvaltı yaptık.Eşim kahvaltımızı hazırlarken,oğlumla inanılmaz keyifli dakikalar yaşadık.Kahvaltı sonrası yola devam kararının ardından toparlandık ve minik dinlencemize son verdik.



Eskişehir'de ilk durağımız Kentpark oldu.Güzel düzenlenmiş bir park.Ama Eskişehir'in inanılmaz sıcağı,parkı doyasıya gezmemize engel oldu.Kendimizi kapalı bir mekana atma gereği hissettiğimizden,Haller Gençlik Merkezine doğru yola koyulduk.


Şehir merkezinde olan Gençlik Merkezine,Eskişehir'e has olan Esbotla gitmeye karar verdik.
Bol müzikli,eğlenceli,alkışlı,oyunlu,Porsuk çayı üzerindeki yolculuğumuz  yaklaşık 15 dakika sürdü.Suda kocaman kocaman balıklar vardı renkli renkli.Hımm!esbotu yüzerek geçeceğine inanan sevimli bir köpeğin yüzme macerasına tanık olduk.Ben bu kadar hırslı köpek görmedim.Yol boyu gah yüzdü,gah karaya çıkıp koştu,köprü atladı,trafik ışığı geçti lakin peşimizi bırakmadı:))Çok güldürdü bizi çoook:)))

Gördüğümüz balıklar...
İnsanlar kıyıda elleriyle besliyor bu balıkları.Ben de bebeğimle tanıştırıverdim hemencecik:)


Esbottan tam bu noktada inip yürüyüşümüze devam ettik.Dilerseniz yine bu noktadan gondollara atlayıp en fazla 4 kişilik olan gondol sefasına çıkabiliyorsunuz.


Bu şehirde ulaşım sorunu yok.Esbotla gidebilir,tramvayı kullanabilir otobüs yada minibüsle gidebilirsiniz gitmek istediğiniz yere.Yine sırf değişik bir yolculuk olsun istiyorsanız,kiraladığınız bir gondola binebilir yada faytonla şehir turu yapabilirsiniz.


Yemek molasında Eskişehir'e özgü çiğbörek keyfi yaşayabilirsiniz.Papağan'da yemenizi öneriyorum.Göbeteyi tatmak istedim lakin hiç rastlamadım.Hala merak ediyorum açıkçası Eskişehir Göbetesini.
Bir başka sefere gittiğimde muhakkak tatmak istiyorum.Yine balaban kebabını da deneyebilirsiniz.Ben cesaret edemedim beğenmezsem diye ama sizlere seçenek olsun diye yazayım istedim.Bence yeme-içme işleri de oldukça hesaplı.Ankaradan sonra çok uygun geldi bize bu şehir:)Bir de pahalı şehir derler Eskişehir için.Gerçi kiraların yüksek olduğunu duymuştum...


Şehir merkezi çiçeklerle bezeli.Bol bol bebeğimin resmini çektim durdum.Miniğim,çevresi çiçeklerle sarılı minik havuzlarda bıcı bıcı keyfi yapmak istedi kendince,zor ikna ettim:))atıcak kendini havuza su canavarım benim:)))



Eshişehir de bolca göreceğiniz bronz renkli heykellerden biri.Parklarda sokaklarda bolca var.




Eğer vaktiniz çoksa,yada alışveriş canavarlığınızı burada da sürdürmek isterseniz Esparkta gezebilirsiniz.Sanırım Eskişehir'in en büyük alışveriş merkezi Espark.Benim çok bi ilgimi çekmedi.Ben küçük şehirlerde büyük alışveriş mrkezlerine ilginin daha az olabileceğini düşünüyordum,Eskişehirde yanıldığımı farkettim.Tıka basa insan doluydu alışveriş merkezi.


Gezilebilecek,ancak gezincede bir çırpıda bitirilebilecek inanılmaz otantik bir yer,Haller gençlik Merkezi.
 Eski bir hanı restore etmişler gibi geldi bana.İçinde ıncığıboncuğu-takısı-tokası minik minik dükkanlardan oluşan bir dolu hediyelik eşya alabileceğiniz yerleri mevcut.Halin bir kapısından girip diğerinden çıkabiliyorsunuz.Görülmesi gereken yerlerden biri.Ama ben çok daha büyük bir yer bekliyordum.Öyle gözünüzde çok büyütmeyin derim.Bir solukta gezebileceğiniz hoş bi mekan...


Ve Eskişehir de trafiğin yükünü inanılmaz azaltan tramvaylar.Birçok güzergah mevcut.Ankaradaki ulaşım fiyatlarıyla kıyaslarsak da inanılmaz ucuz.

 Gittik,gezdik,gördük...
Ben Eskişehiri beğendim açıkçası.
Uzun süre yaşarsam sıkılır mıyım? kestirmesi güç ama bana Ankara'dan daha fazla yaşanabilir bir şehir gibi geldi.
Hemen belirteyim ki;her ne kadar Ankara'nın boğucu kalabalığından ve koşuşturmalı günlük yaşantısından yorulmuş olsam da Ankara'nın benim için yeri ayrı.Burası bana;sevdiğim insanı,biricik oğluşumu,sevdiğim mesleği icra etme imkanını,huzuru,mutluluğu verdi.Birgün buradan gitsem dahi Ankara benim için hep özel kalacak belirteyim.

İşte böyle...
Ve burada Eskişehir gezi notlarıma son veriyorum...

Herşeyin gönlünüzce olmasını diliyorum...
SEVGİLERİMLE...

10 Eylül 2011 Cumartesi

Bir eşi olmalı insanın...

 insanin Bir Esi Olmali....
Bir eşi olmalı insanın;
Rüzgâr onun kokusunu getirmeli, yağmur onun sesini. Elleri yanmalı ellerini tutabilmek için.

Akşam onu görecek diye, pırpır etmeli yüreği. Kelebekler gibi olmalı insanın kalbi. Ayakları birbirine dolaşmalı heyecandan, eve dönerken eşi. 
Beklemek asırlar gibi uzun gelmeli. Gelişi ile sonsuz bir nur dolmalı içine.

Bir eşi olmalı insanın:
Yüzüne baktığında, konuşmadan anlamalı derdini, tasasını, öfkesini, sevincini, coşkusunu... 

Güven duymalı, her şeyiyle. Başını göğsüne koyup, huzurla uyuyabilmeli, tüm düşüncelerinden arınmış olarak. 
Babası, abisi, arkadaşı, dostu, sırdaşı, anası, çocuğu olmalı...
Şımarabilmeli yanında. Kıskanılmalı zaman zaman da...

Bir eşi olmalı insanın:
Sabah yolcularken işine, içi acımalı, daha yollarken özlemeye başlamalı. ‘Seni şimdiden özledim.’

Bir eşi olmalı insanın:
Akşam dönüşünü beklemeli sabırsızlıkla. Gözleri yollarda kalmalı ve kapıyı çalmadan açmalı. Aşkla karşılamalı, hasretle sarılmalı boynuna, özlemle koklayıp öpmeli, yıllarca uzak kalmışçasına!

Bir eşi olmalı insanın:
Her günü bir başka güzel olmalı yaşamın; bir başka özel.Bir başka soluklanmalı her anında.

Bir eşi olmalı insanın:
Cennetten köşe almışçasına: 

Sevdiği, sakındığı.
Her bir hücresinden aşkın fışkırdığı. 
Çölde okyanusu yaşadığı bir eşi olmalı insanın.
CAN YÜCEL 


Bu şiire bayılıyorum.Zaten Can Yücel'in birçok şiirini beğenerek okuyorum.
Aşkı yaşadığım ve birlikte yaşayarak yaşlanmak istediğim insanla aynı hayatı paylaşıyor olmak çok güzel.
Dileğim;yıllar akıp gitse bile bu durumun hiç değişiklik göstermemesi...
Dileğim;yeryüzündeki her kadının aşkı tatması ve yepyeni bir hayata ilk adımı,yüreğindeki aşkla atması...
Böyle güzel duygular yaşatan sevgiliye selam olsun diyorum...
Sevdiğinize hep yakın olmanız dileğiyle...
"Minti"




 2 Resim de netten alıntıdır.

7 Eylül 2011 Çarşamba

Ev Baklavası


Selamlar herkese...
Tatil çoktan bitti,yine iş başındayız hatta yarıladık bile haftayı.
Nasıl geldi geçti anlamadık ,doyamadık tatile:)
Tatilde Minti çok görmek istediği Eskişehir'e gitti ve tüm gün eşi ve minik bebeğiyle bilikte doyasıya gezdi,eğlandi.Hızlı trenle gitmeyi düşünmüştük ama sağolsun babamız (eşimin babası) bize kıyamadığından arabayı verdi ve biz de tadını çıkardık fazlasıyla arabalı olmanın:)
Çektiğim fotolar arabanın içinde babamla birlikte Kırşehir'e gitmemiş olsaydı sıcağı sıcağına yayınlayacaktım çektiğim enfes Eskişehir pozlarını.Ama malesef fotoğraf makinemi arabada unutmuşum.

Ahh ahh!!
Keşke unuttuğum tek şey arabada kalan makine olsaydı.
Minti malesef dereceli gözlüğünü de Eskişehir'de unuttu/düşürdü/yada kaybetti.
 Yani;750 lira sayıp aldığım, bir ay alışmaya çalıştığım,sonrasında ise silmeye bile kıyamadığım çok sevdiğim,kenarlarında parlak taşları olan,lila renginde Romanson marka gözlüğümü kaybettim.Ay! ilan verir gibi anlattım valla.Birde "HÜKÜMSÜZDÜR" diyeyim de tam olsun bari:))


Şaka biryana ne ara ve nasıl kaybettiğimi bile hatırlamıyorum.Benim gözlükle ilişiğim bilgisayar ve tv başında olur genelde.
Şimdi nasıl pc. başındasın diyeceksiniz?:)
Dediğim gibi idare ediyor ama uzun süre gözlüksüz bakamıyorum işte.


Neyse eşimin dediği gibi "CANIMIZ SAĞOLSUN"diyeyim ben de yapacak bişey yok.Eskişehir'de doyasıya bir gün geçirdim.İlerde anlatırım neler yaptığımızı.

Gelelim bu enfes el açması bayram baklavasına:)
Sakın baklavayı Minti açtı sanmayın!!!
Henüz öyle usta olduğumu iddea edemem.Ama bu;günün birinde yapıp da sizlerin huzuruna çıkarmayacağım anlamına gelmez.
Bu nedenle durumu şu şekilde düzeltiyorum.
HENÜZ BAKLAVA AÇMASINI BİLMİYORUM.
Ama ben deki bu hırs olduğu müddetçe merak etmeyin baklava açma işi yakındır.Hatırlarsanız ben şeker hamuru nasıl yapılır,nasıl düzenlenir deyip gezerdim bir zamanlar ama ne oldu?Bebeğimin doğumgününe şeker hamurundan pastayı yapıverdim.Bu nedenle neden baklava yapayayım ki, değil mi??

Resimdeki baklavayı soracak olursanız o,kayınvalideme ait bir baklavadır ki tadı yaklaşık bir senedir damağımda:))Hala gitmedi dermişim:))
Gerçekten ama kayınvalidem geçen sene kurban bayramında yapmıştı ben de afiyetle yemiş ve bir kaç poz da fotoğrafını çekmiştim.Biraz geç oldu ama nasip bu güneymiş yayınlayayım istedim:))
Tarifini de ilk ağızdan veriyorum hemencecik,çünkü baklavanın sahibesi şuan yanımda:)
Tarifini Aysel annemin anlattığı ve yaptığı şekilde anlatıyorum :
1 tepsi baklava için Malzeme Listesi:
1 su bardağı süt
1 adet yumurta
1 çay bardağı sıvıyağ
1 çay bardağı yoğurt
1 çay kaşığı dolusu  tuz
1 paket kabartma tozu
yarım limonun suyu
5 su bardağı un
Üzeri için yarım paket margarin 
yarım su bardağı sıvıyağ
Arasına serpmek için bolca ceviz.Her kata 1 su bardağı kadar dökünüz.

Şerbeti için
 2 su bardağı toz şeker
2,5 su bardağı su
çeyrek limon

Baklava Açma İşlemi:
1-Tüm malzemeleri bir kaba koyup karıştırınız.Üzerine yavaş yavaş unu ve kabartma tozunu ilave ederek yoğurmaya başlayınız.hamurunuz kulak memesi kıvamında yumuşak da olmayacak,açılamayacak kadar çok çok sert de olmayacak.Ama serte daha yakın bir kıvamda olacak.Yoğurma işlemine özen gösteriniz çünkü çok iyi yoğurulması gerekmekte.Eğer hamuru toparlama işinde zorlanırsanız ve size kuru gibi gelirse yaklaşık 1-2 yemek kaşığı kadar musluk suyu soğukluğunda sudan yardım alabilirsiniz.

2-İyice yoğurulan hamuru yaklaşık 1 hatta 1,5 saat kadar üzerini ıslak bezle kapatarak dinlenmeye bırakınız.Çok iyi dinlenmiş olması gerekiyor ki iyi açılabilsin.

3-Dinlenen hamudan büyük ceviz iriliğinde bezeler koparınız.Yaklaşık 25-30 beze hazırlamanız gerekmektedir.Açma tahtasına yada tezgaha bir miktar buğday nişastası serperek her bezeyi yine nişastaya bulayarak merdane yardınıyla büyütmeye çalışınız.5 adet bezeyi aynı büyüklüğe getirip üst üste koyduktan ve aralarına yeteri miktarda nişasta buladıktan sonra oklava yardımıyla 5 bezeyi aynı anda büyütmeye çalışınız.Nişasta kaybolduğunda yeniden nişasta serpebilirsiniz.


not:Nişastayı iyi ayarlamak gerekmektedir.Aşırı derecede nişastaya bulanan baklava lezzetli olmayacak az nişastaya bulanan baklava hamuru ise açılmayıp yapışacak yada yırtılacaktır.Bu nedenle nişastayı üzerini ince bir tabaka oluştucak şekilde bulamalısınız.

4-Tepsinin tabanını sıvıyağla yağlayınız.Tepsi büyüklüğünde incelttiğiniz baklava yufkalarını tepsi büyüklüğünde kesip tepsye düzgünce yerleştiriniz.Arta kalan parçaları tekrardan üzerine,aralarını açarak ince ince serebilirsiniz.


Not:Eğer tepsi büyüklüğünde büyütmekte zorlanırsanız açtığınız 5 yufkayı tek tek oklavaya dolayarak aralarına tekrardan nişasta serpip elinizle iyice bulayınız.sonrasında da oklavaya sardığınız her yufkayı nişastalayarak tekrardan üstüste diziniz ve hepsini birlikte tekrardan sarıp büyütmeye çalışınız.Kenarları kıvrılırsa elinizle düzeltmeyi ihmal etmeyiniz.Baklava yufkası açmak fazlasıyla sabır gerektiriyor şimdiden söyleyeyim.Yırtmadan,kıvrılıp içe dönmesine izin vereden,yavaş hareketlerle ve sabırla inceltiniz.

İlk beşli bezeyi yeleştirdikten sonra bolca ceviz seriniz.sonraki 2. katta da araya ceviz seriniz.Lakin baklavanın iyi kabarmasını istiyorsanız son katına ceviz koymayınız.
Son bir kez toparlayacak olursak;

25 bezelik baklava yufkasının,
Birinci kat 5li yufkayı aç,incelt,tepsiye göre kes,arta kalanların katlarını açarak üstüne ser ve üzerine bolca ceviz serp.
İkinci kat 5li yufkayı aç,incelt,tepsiye göre kes,arta kalanların katlarını açarak üstüne ser ve üzerine bolca ceviz serp.
Üçüncü kat 5li yufkayı aç,incelt, tepsiye göre kes,arta kalanların katlarını açarak üstüne ser ve üzerine bolca ceviz serp.
Dördüncü kat 5li yufkayı aç,incelt, tepsiye göre kes,arta kalanların katlarını açarak üstüne ser,araya ceviz serpme.
Beşinci kat 5li yufkayı aç,incelt, tepsiye göre kes,arta kalanların katlarını açarak üstüne ser ve baklava açma işlemini burada bitir.
 


Baklava Dilimleme İşlemi:
Bu aşamadan sonra keskin bir bıçak yardımıyla baklavanızı istediğiniz şekilde dilimleyiniz.Lakin baklavayı keserken kesme işlemini bir baştan bir başa yaparsanız baklavanız dağılabilr yada düzgün kesilmeyebilir.Püf noktası şurada:Başladığınız noktadan tepsinin diğer tarafına kadar değilde azıcık kala kesme işlemini bırakınız.Ve tam tersi yöne çevirerek kaldığınız yerden kesme işlemine devam ediniz.
Baklavanın Yağını Dökme İşlemi:
Açıp hazırladığınız ve dilimlediğiniz baklavaya yarım paket margarini ve sıvıyağı bir tavada eritip ısıtarak heryerine gelecek şekilde yavaş yavaş dökünüz.Bol yağlı olması gevrek ve kıtır olmasını sağlayacaktır.Yağın sıcak ama yanmayıp erimiş olması gerekmektedir.

Baklavayı Pişirme İşlemi:
Yağını döktüğünüz baklavanın çok yüksek olmayan ve önceden ısıtılmış fırında yavaş yavaş içini çeke çeke pişmesi gerekmektedir.Dereceli olmayan fırınlarda açıp,kapatma işlemi yaparak yavaş yavaş pişirebilirsiniz.
Dereceli fırınlar için pişirme tekniğini Uzman Tv den aldım.Yaklaşık 180 derecelik önceden ısıtılmış fırında 40 dakika kadar alt-üst programında pişiriniz.Eğer üzeri çok kızarırsa yanmasını engellemek amacıyla alemünyum folyayla kapatınız.Pişen baklavayı fırından çıkarıp soğumaya bırakınız.

Baklavayı Şerbetleme İşlemi:
Bunun için suyla şekeri ocağa koyup yaklaşık 15 dakika kaynatınız.en son limonun ekleyerek biraz daha kaynatınız.İki parmağınız arasında yağ varmış hissi yada eliniz yağlanmış hissi olmalıdır.Yada şerbetin hazır olduğunu anlamak için bir başka yönteme başvurup;kaşıkla porselen bir tabak yüzeyinde şerbetin akışkanlığına bakmak gerekmektedir.Eğer su porselen yüzeyde daha ağırdan akıyorsa şerbetiniz olmuş demektir.Soğuyan baklavanızın üzerine şerbetin ilk sıcağı gittikten sonra yavaş yavaş dökünüz.Birden boca edince hamur olabilir.Yüzeyine çıkacak kadar bol değil,dibinde görünecek miktarda olmalıdır baklavanın şerbeti.Akabinde ağzı açık vaziyetteki fırınınızın içine koyarak ertesi gün için yemek üzere beklemeye alabilirsiniz.
EV BAKLAVANIZ HAZIR AFİYET OLSUN...
 

Maşallah kayınvalidem ev baklavası hususunda pek yetenekli.Bu enfes lezzet için kayınvalidemin ellerine sağlık diyorum.
Tam bu noktada;yıllar yılı afiyetle yediğim anneannemin enfes el yapımı baklavalarını da anmadan geçmek istemedim.Şimdi Malatyadan çook uzaklardayım haliyle anneanemin baklavasından yiyemiyorum.Ama çok özlediğimi itiraf ediyorum:)Canım anneannem benim seni çok seviyorum.Kulakların çınlasın anneanneciğim bayıla bayıla yerdim yaptığın baklavaları,kömbeleri..Çocukluk anılarım senin baklavalarınla süslü.Şimdilerde Aysel annemin baklavalarını löp löp yutuyoruz,gün gelir inşalah yavrucuklarım da benim baklavalarımdan yer diyorum.Ha Leyloşumun baklavalarını da atlayamam.
Maşallah anasının kızıdır teyzem,pek güzel yapar baklavayı.



Eh MİNTİ hanım da,ilerde bu üç baklava üstadı gibi olur inşalah diyorum. 
ve baklavaya son noktayı koyuyorum.
Baklavanın akibeti ne oldu diyenlere de bu tabağı göstermek istiyorum.
Sanırım ertesi güne bile kalmadan bitmişti ki Allahtan kayınvalidem çifte tepsi yapar...

Minti hanımın baklava macerası bu kadar.Haydi kalın sağlıcakla inşalalah.
Allah yar veyardımcınız olsun...
Sevgilerimle...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...