İyi akşamlar herkese,
Bu akşam yine evimden uzakta,işimin başında nöbetteyim:)
Evde bilgisayara ayıracağım zamanı eşimle,bebeğimle geçirmeyi tercih ediyorum daha çok.
İşteyken fırsat buldukça da sizleri postsuz tarifsiz bırakmamaya çalışıyorum.
Eşimin çektiği İrlanda'ya ait karelerle devam etmek istedim bugün...
Üst resimde gördüğünüz;Liffey nehri .
Şehri tüm güzeliğiyle ikiye bölmekte.Avrupanın birçok şehri de böyle değil midir zaten?
Aslına bakarsanız Liffey nehri sadece şehri değil şehirdeki toplumu da bölüyor, İrlanda hakkında yaptığım mini araştırmama göre Nehrin bir yakasına daha dar gelirliler,diğer yakasında ise elit kesim yerleşmiş durumda.Gerçi bu;çok da şaşılacak bir durum değil elbette.Bakınız Ankara'daki Çinçin-Çankaya karşıtlığına.Hemen her yerleşimde olabilecek bir durum lakin Dublin'de nehrin iki yakası olarak bakabiliriz bu duruma:)
Resimdeki köprüye bir çok Dublin resminde yada kartpostalında rastlamışsınızdır sanırım.
Aslında biraz daha yakından çekilebilirdi ama bunun için bile teşekkür ediyorum ben birtaneciğime:)
Eşimin en çok hoşuna giden durumlardan biri de gecenin geç olması Dublin'de.
Saat 22.00 civarı bile karanlık olmuyormuş tam anlamıyla.
O saate kadar resimdeki gibi tatlı bir aydınlık mevcutmuş.
Gün batımında yakalanmış bir görüntü yani:)
Burası Cobh Müzesiymiş.
Cork şehrine bağlı bir semt olan Cobh'taki bu müzenin rengi ve dış kaplaması inanılmaz güzel.Zaten Cork'ta bir çok yapının dış kısmında boya yerine tuğla kullanılıyormuş.Bu da o tarz yapılardan biri sanırım.
Üstte görünen iskelede oturup gün batımının tadına varmak ne şahane olurdu öyle değil mi?
Bizimkiler burada yemek yemişler sanırım.Yani konakladıkları yerlerden biri:)
İrlanda;denizlerle çevrili ve çokça süper limana sahip bir ülke.
Ülke,maden bakımından oldukça fikir.Geçim kaynaklarının büyük bir kısmı;bilinenin aksine tarım ve hayvancılık.
Denizlerle çevrili olması büyük avantaj elbette lakin,ülkenin en büyük avantajı geniş düzlüklere sahip olması esasen.Yükseltiler 900m'yi geçmeyecek şekilde,düşünsenize:)
Göz alabildiğine uzanan meralar,hayvancılık için inanılmaz ideal.Ve tarım için de elbette
Daha evvelki postta da söylemiştim sanırım bu ülke çiçeklere aşık:)
Şu kır çiçeklerindeki renk ve ahenge baksanıza.Üstelik şehrin her yerinde.
Sokak lambaları,evler,dükkanlar,sokaklar tamamen bu çiçeklerle bezeli.
Burası;Keneddy parkı.
Resimdeki heykel de İrlanda'ya ilk gelen aileyi temsil etmekteymiş.
Bir abla ve kardeşleri.
Ben bu çiçeklere bayıldım inanın,bu ülkeye de.
Denizi var,yeşili var,çiçeği var,serin havası,bol ağacı var.
Üstelik Avrupa'daki bir çok başkente göre çok da güvenilirmiş.
Suç oranının diğer Avrupa başkentlerine göre daha düşük olduğu bir şehir DUBLİN:)
Üstelik eğitim seviyesi de iyiymiş,sahip olduğu 3 üniversitesiyle.
Yine hatırlatmadan edemeyeceğim;
bu ülkenin para birimi euro.Dili ;İngilizce ve İrlandaca.
İnanç sistemi ise %95 Katolik.
Nüfusu az bir ülke.Ulaşım sorunu yok.
Ancak eşimin dediğine göre demiryolu ulaşımı pahalıymış.3 saatlik yolculuğa 70 euro ödemek zorunda kalmışlar.
Ama havası şahaneymiş.İnsanları ise sıcak:))
Eşim İrlanda'yı anlaşılan pek sevmiş.
Bir sonraki yolculuk neresi olacak bilmiyorum.Ancak izinli olduğundan Ramazan ayındaki Hindistan yolculuğuna katılmayacak.Bakalım nasip nereye:)
Mintiyle bir başka yolculukta buluşmak dileğiyle.
Sevgiyle kalın
VE SEVDİKLERİNİZE HEP YAKIN KALIN İNŞALLAH:)