31 Ocak 2011 Pazartesi

14 aylık bebeğimin gelişimi...


Bebeğim;dil gelişimine hızla devam ediyor maşallah.
*Fotoğraflara bakarak,annesini ve babasını "anne" ve "baba" diyerek gösterebiliyor.Yine kendi resmini "bu kim?diye gösterdiğimiz de Berrday diyebiliyor.Berkay yerine,Berday yada Bertay deyiveriyor,yani ismini söyleyebiliyor.

*Su istediği vakit "huu" diye sesleniyor.Bazen anlamamış gibi yapıyorum ve suluğunu da saklıyorum.Bu kez derdini damacanaya yaıpışıp suyu işaret ederek gösteriyor yavrucuğum.

*Aynayı gösterdiğimde "aynna" deyiveriyor.

*Normalde bebeğime çok fazla tv izletmemeye çalışıyorum ama,yaklaşık 9. ayından beri düzenli izlediği çizgifilmini izlemesine 9.ayından beri izin veriyorum.Peşpeşe yayınlanan Diego ve Dora çizgifilmlerinin şarkılarına,hareketlerine,müziğine bayılıyor.Orada el çırpıyorlarsa,bebeğim de çırpıyor.Birlike inanılmaz keyifli dakikalar geçiriyoruz bu iki çizgifilm sayesinde.Hayvanların çıkardığı sesleri taklit ediyoruz.Taklit yeteneği inanılmaz güzel.Hayvan seslerinin bazılarını neredeyse birebir taklit edebiliyor.Çocuklara hayvanlar alemini öğretmenin şarkılı,sözlü,en güzel yolu bence,..
 Çok eğitici bu çizgi filmler.Annelere şiddetle öneriyorum.
Oğlum öyle çok seviyor ki;Diego'yu gördüğünde yada ,Diego kelimesini duyduğunda "Deodo","deydo",bazen de "diedo"diye sesleniyor.Tam telaffuz edemese de bizler onun Diego dediğini,izlemek istediğini çok iyi anlıyoruz.


*Maymun kelimesini "mamuun" diye telaffuz ediyor.

*İnanılmaz güzel lego takabiliyor.Yaklaşık 11-12 adet legoyu kendi başına üstüste takabiliyor.Ve ardından hepsini tek tek sökebiliyor.Henüz lego ile şekiller oluşturmayı bilmiyor tabiki.sadece düzgünce,hepsi birbirinin üzerine tam oturacak şekilde yerleştirme yapıyor:)

*Kitap okumak,hala en sevdiği aktivitelerin başında geliyor.Tatmin edecek sürede kitaplara ilgisini toplayabiliyor.Kitaplarındaki mevcut birkaç nesnenin ismini sorarak "göster" dediğimizde rahatlıkla,bir ikisini bulabiliyor.

*Artık çatalı daha iyi kullanabiliyor.Rahatlıkla yiyeceğe batırıp,ağzına götürerek verdiğim yemeği kendi yiyebiliyor ve bu çok hoşuna gidiyor.Hatta çok acıkmamışsa,muhakkak çatalı getirinceye kadar beni bekliyor,acıktığı vakit eliyle dalıyor yemeğe:) ben çatalı getirinceye kadar:)Kullanmak için ısrarlarda bulunsa da,henüz kaşık kullanamıyor.İzin versem döküp saçmasına, belki çabucak öğrenecek ama,malesef bu konuda çok rahat olamıyorum.

*Kulak çöpü gördüğünde kulağına,diş fırçasını gördüğünde dişlerine götürüyor.Dişlerini fırçalamama izin veriyor ama,ağzını istediğim şekilde açamadığından,şimdilik dişlerini fırçalamak yerine,temiz bir bez yardımıyla silmeye devam ediyorum.Uyku tulumunu ve yastığını gördüğünde "nen nen" ya da "e e " diyor.Ya da uyumak istediğinde yastığını getirerek "e e" diyor.Ama hala uyumak için benden,ençok da babasından yardım bekliyor,kendikendine uykuya geçemiyor:)

*Saklambaç oynamaya bayılıyor.Kapı arkası,dolap içleri,yorgan yada örtü altlarına saklanıp,minik seslerle bizi bulmasını sağlıyoruz babasıyla.Bulduğu vakit,dünyalar onun oluyor.Bu daha ziyade;baba-oğul oynadıkları bir oyun,ama ben de dahil oluyorum çoğu kez.Ya da onların dağınıklıklarını toplayarak müdahil oluyorum:))En son;baba-oğul saklambaç oynarken,gardropun içinde çekmiştim fotoğraflarını,babayla birlikte kaybolmaya bayılıyor...


*Oyuncaklarıyla yada akranlarıyla oynamak yerine benim yanımda olmayı tercih ediyor.Onun en sevdiği oyun arkadaşı, yaşı gereği hala benim:))

*Doktor muayenesine artık sık sık götürmüyor,aile hekimimizde arasıra boy-kilo ölçümü yapıyor,beslenme tiyoları alıyoruz.Anne ve babasının gözünde kırılma kusuru olduğundan,doğduğundan beri 3.kez göz muayenesini yaptırdık.Son muayeneyi geçtiğimiz hafta yaptırdık,detaylı incelemeler sonunda şuan için bişey olmadığına karar verildi.Yaklaşık 3,5 yaşına kadar içimiz rahat olabilirmiş.3,5 yaşında tekrar görüneceğiz göz doktorumuza.Bunlar tamamen kontrol amaçlı,içimiz rahat olsun diye yapılan muayeneler ki,sonuçta iyi,çok şükür. 

*Kanepe ve koltuk gibi yüksekliklerden rahatlıkla inebiliyor.Pıtır pıtır yürüyor evin içinde,hatta artık koşuyor da diyebilirim sanırım:))

*Düzgünce telaffuz ettiği kelimeler arasına 28 ocak 2011 itibariyle "anne" kelimesini de eklemiş bulunuyor.Ve ben bu telaffuza bayılıyorum...
"anne"anne":)))

 *Şişenin kapağını kapatıp,çevirme hareketi yapmakla meşgul bu sıralar.Çevirme hareketini öğrenmeye çalışıyor kendince.
*28 OCAK 2011 YAVRUCUĞUM BANA "ANNE" DİYOR.
29 OCAK 2011 İLK KEZ KENDİ BAŞINA KANEPEDEN KOLTUKTAN KENDİLİĞİNDEN İNEBİLDİ.ÇOK
*Artık bizi daha güzel dinliyor,daha iyi anlıyor maşallah...Tek üzüldüğüm nokta ise bebeğimle birlikte geçireceğimiz sürenin bitimine yaklaşmış bulunuyoruz.Son 28 günün içine girmiş bulunuyoruz....Her dakika,her an kıymetli bu yüzden benim için.
Umarım kolay alışabilir bensizliğe :(
Uumarım kolay alışabilirim onu sabahtan akşama kadar görmemeye :(
Neyse,herşeyin hayırlısını versin Rabbim diyorum.


Önce,uykunun kanatlarına teslim olmuş minik evladımı,cümle evlatları,sonra da sizleri Allaha emanet ediyorum,
Esen kalın:)

27 Ocak 2011 Perşembe

Mantar Kurabiye


Mutfaklarımızda en sık yaptığımız,çok beğenilen,
görünümüyle de,lezzetiyle de mutfak yardımcımız haline gelen bir lezzet var Mintinin Mutfağında.
Mantar kurabiye...
Bereketli mi bereketli,lezzetli mi lezzetli bu kurabiyelerin,yapımı oldukça pratik üstelik.Benden özellikle tarifini isteyen arkadaşım Deniz'e gelsin,bu kurabiyeler..


Kullanılan Malzemeler.
200 gr.nişasta(1paket)
2 adet yumurta
1 paket margarin
1 su bardağı pudraşekeri
 1 vanilya
1 paket kabartma tozu
2.5 su bardağı un

üzeri için 
kakao

Yapılışı:
1-Tüm malzemeleri karıştırıp hamur haline getiriniz.Hamurdan parçalar koparıp yuvarlayınız.Yuvarladığınız yuvarlak hamurları yağlı kağıt serilmiş,yada yağlanmış tepsiye diziniz.

2-Küçük bir şişenin ağız kısmını kakaoya batırıp,hamurların tepesine bastırınız.her yuvarlak için şişenin ağız kısmındaki kakaoyu tazeleyiniz.(Ben resimdeki gibi soda şişesi kullandım,tavsiye edebilirim.)

3-180 derecelik önceden ısıtılmış fırında 25-30 dakika kadar pişiriniz.Bu süre fırından fırına yada kullandığınız pişirme seçeneğine göre değişiklik gösterebilir.Bu nedenle hep söylediğim gibi yine söylüyorum,verilen saate güvenerek,ara sıra kontrol etmeyi unutmayın diyorum.Kurabiyelerin rengi aşırı pembeleşmememeli..Çok hafiften renk değiştirmesi yeterli.Bu nedenle piştikten sonra yada fırını kapattıktan sonra,fırında tutmayınız.
Afiyet olsun.  
 

Bu kurabiyeler öyle bereketliydi ki birden fazla misafir ağırladı maşallah.Hatta bir kısmını sarıp sarmalayıp dondurucuya bile kaldırdım.Çıkardığımda ise lezzetinde en ufak bir değişiklik olmamıştı üstelik.Eğer sizin de kurabiyeleriniz artarsa bu yöntemi uygulayabilirsiniz...
Kurabiye yapımını çok seviyorum.Gerçi bu ara Mintinin mutfağında değişik kurabiye arayışları var.Nedense yaptıklarımı pişirmek istemiyorum,değişik kurbişler yapmak istiyorum.Bakalım,
beğendiğim olursa,yapıp paylaşacağım inşallah...

Not:
***Ben mısır nişastası kullandım mantar kurabiyede,farkı olur mu bilmiyorum ama,bu ince detayı paylaşmak istedim sizlerle...

***Şişeyi çok hafif bastırırsanız piştikten sonra pek iz kalmıyor.Bu nedenle,biraz daha derine doğru bastırmanızı öneriyorum.Yani çok yüzeysel de olmamalı bastırma işlemi,tabana varacak kadar derin de olmamalı,bu detaya da dikkatinizi çekmek istedim.Umarım istediğiniz şekilde olur,umarım beğenirsiniz.Sevgilerimle...
 

Bu kurbişlerimim P.D.Ç.S etkinliğine ev sahibeliği yapan merakiyidir blog arkadaşıma gönderiyorum.kendisine kolaylıklar dliyorum...

Herşeyin gönlünüzce olmasını diliyorum...
Mintiden sevgiler...

26 Ocak 2011 Çarşamba

Yağlı Çörek (Yağlı Bazlama)


 İşte  yine bir Kaman lezzeti...
Çayın yanında nasıl leziz olduğunu anlatmama gerek yok sanıyorum...
 Yapımı ptratik,lezzeti şahane...el yapımı yağlı çörek....
Kayınvalidem (annem) memlekete gezmeye gittiğimiz vakit yapmıştı yine...İsterseniz daha fazla pişirip biraz daha kıtır hale getirebiliyorsunuz ama biz bu halini daha çok seviyoruz.Arasına peynir koyup çayın yanında yemeye bayılıyoruz...

 

 Yapımına geçecek olursak...
Malzemeler:
1 kg.un
yeteri kadar tuz
su
1 paket margarin(oda ısısında krema gibi yumuşamış olmalı)
çeyrek yaşmaya

Yapılışı:
1-Yine hamuru saç böreğindeki gibi mayalayınız.mayalanan hamurdan parçalar kopararak oklava yardımıyla açınız.

2-Açtığınız yufkanın heryerine,elinizle yada bir kaşık yardımıyla yumuşamış margarinden sürüp rulo şeklinde sarınız.Kendi ekseninde tekrar gül böreği gibi sardıktan sonra 5-10 dakika kadar dinlendiriniz.Dinlenme süresinin ardından tekrar açınız.Bu işlemi 1-2 kez tekrarladıktan sonra,böreği açıp,saçın üzerine pişmek üzere koyunuz.

3-Her iki yüzünü de pişirerek servis tabağına alınız.Yanına peynir ve çayla servis yapınız...Dilerseniz yine teflon bir tavada kısık ateşte de pişirebilirsiniz...
İçi kat kat bir börek oluyor...
Afiyet olsun...

Not: Sevgili Narçiçeğim bu böreği Hindistanlilarin prathalarina benzettikten sonra,ben de farkına vardım ne çok benzediğini.Sizlere de hatırlatmak istedim hemen arkadaşımın Hint parathası benzetmesini...Hatırlattığın için teşekkürler nargüzelim.
Mintiden sevgiler...

25 Ocak 2011 Salı

El Açması Patlıcanlı Saç Böreği + Yumurtalı Börek


 Kayınvalidemin el açması böreklerini sunayım sizlere.Buyrun lütfen:)Eşim de ben de çok seviyoruz el açması böreği.Bu nedenle sağolsun kayınvalidem,memelekete gittiğimizde bizim için yapmıştı bu börekleri.Ablamın da kulakları çınlasın...Benim için peynirli-yumurtalı,birkaç tane sadece yumurtalı,eşim ve diğer aile bireyleri için patlıcanlı-sebzeli,yine eşim için açma börek yapmıştı.Zaten tatile gittiğimizde neyi en çok seviyorsak o oluyor genelde menüde.Özlediğimiz, yapamadığımız yada yöresel lezzetleri yapmaya çalışıyor.Eşimin en sevdiği,patates kızartması neredeyse her sabah oluyor sofrada.Eh ben evde kısıtladığım ve kısıtlı yaptığım için oğluna kıyamıyor doya doya yesin istiyor elbette:).Düşünüyorum da bebeğim büyüyüp evlendiğinde ve bana ziyarete geldiğinde annesi ona neler yapar yedirir.Bu nedenle kayınvalideme hak veriyorum tabiki.Eşim de bu durumun hazzını yaşıyor elbette:))
Patlıcanlı bu böreği ben evimde hazır yufkayla yapıyorum ama bu kadar lezzetli olmuyor işte.El açmasının yerini tutmuyor.Kayınvalidem bunları hazırlarken ben de çoooook yardım ettim kendisine(!).
Nasıl mı?
Yapılan börekleri sıcak sıcak ayak üstü yiyerek,çocuklar gibi şımarıp bir o lezzete,bir bu lezzete koşarak ve bloğuma resimler çekerek elbette:)...

  
Böreğin yapılış kısına geçecek olursak;

Börek İçinde Kullanılan Malzemeler:
2 adet kurusoğan
yarım demet maydonoz
3 adet domates
4-5 adet patlıcan
4-5 adet yeşil biber
pulbiber
tuz
1 çay bardağı sıvıyağ

Hamuru İçin:
1 kg.un 
yarım paket yaşmaya 
yeteri kadar su
tuz
birkaç damla limon

Yapılışı:

1-Un,tuz ve mayayı su yardımıyla karıştırarak yoğurunuz.Yumuşakça bir hamur elde edinceye kadar yoğurma işlemine devam ediniz.Ve hamuru bir süre mayalanmaya bırakınız.

2-Bir kabın içerisine  biberleri,soğanları,kabuğu soyulan domatesleri,kabukları soyulup ince küpler halinde doğranan patlıcanları,ince kıyım maydanozları koyarak karıştırınız.
İçerine tuzunu ve yağını katarak karıştırınız.Dilerseniz acılık katmak amacıyla pul biber ilave edebilirsiniz.


3-Diğer tarafta mayalanan hamurdan yeterli büyüklükte parçalar kopararak merdane yardımıyla inceltiniz.Hazırladığınız içten arzu ettiğiniz miktarda açtığınız yufkanın bir kenarına koyarak,diğer tarafını üzerine kapatınız ve parmaklarınızla uçlarının açılmaması için sıkıştırınız.


4-ısınan sacın üzerinde arkalı önlü pişiriniz.Dilerseniz piştikten sonra,tereyağıyla yüzeyini yağlayabilirsiniz ki kesinlikle tavsiye ederim.Lezzeti katlanıyor.Yine imkanınız kısıtlı ise bu böreği teflon bir tavada yağsız birşekilde de pişirebilirsiniz.


Ahh ah!! Bu el açması börekler beni her defasında alır memeleketime götürür.Minimini minicik olduğum zamanlarda babaanneciğimin ellerinden yerdim bu börekleri.Saçta ekmek pişirirken muhakkak benim için börek yapardı.Fakirdi benim babaannem,öyle pahalı peynirler bulamazdı.Böreğimin içerine biraz çökelek,bolca da sevgisinden katardı.Ama nasıl lezzetli olurdu,onu seyrederken börek yemek,anlatamam...Şimdi gözlerimde nemlerle,burnumun direği sancırcasına özleyerek yadediyorum o minimini zamanlarımı.
***
Anneannemin börekleri de meşhurdu elbet.Daha büyüdüğüm dönemlerde,ergen olduğum dönemlerde de anneannemin hamarat ellerinden yerdim böreklerimi.En sevdiğim peynirli börekleri olurdu elbette.Ben babaannemi de anneannemi de çok sevdim hala da seviyorum.Bebeğim de güzel hatırlasın benim gibi istiyorum.Sağolsun bebeğimin anneannesi ayrı düşkündür torununa,babaannesi ayrı.Umarım oğlum da tatlı anılar yaşar her iki ninesiyle de.Benim gibi tatlı hatırlar inşallah mazisini...
***
 Şimdi kayınvalidemin böreklerini yiyorum:)Tazecik demlenmiş çayın yanında nefis oluyor.Eşim genelde soğuduktan sonra yemeyi tercih eder ama benim böreklerim sıcak sıcak olmalı.Küçük çocuklar gibi üfleye üfleye yemeliyim onları...(hımmm)...Şimdi olsa ne güzel olurdu dimi?Bir sonraki Kaman yolculuğumuzda artık...
Diğer saç böreği tarifimi görmek isterseniz tıklayınız lütfen:)


İşte bunlar da Aysel annemin gelinine özel yaptığı yumurtalı börekler.Sağolsun ben/biz neyi seviyor,neyi özlüyorsak onları yedirmeye çalışır hep.Bu börekte onlardan biridir işte.
Deneyen,yiyen herkese afiyetler diliyorum...

Mintiden gönül dolusu sevgiler...
Sağlıcakla kalın,yüreğimden hiç eksik olmayın... 

23 Ocak 2011 Pazar

Misket Köfteli Pİrinç Pilavı+Yalancı Tavuk İskender Keyfi...



Daha evvel tavuk iskender tarifimi paylaşmıştım sizlerle.
Dilerseniz tarifime buradan ulaşabilirsiniz.Yaptığım ev usulü iskenderi farklı bir sunumla getirdim soframa bu kez.İskenderin yanına ben bulgur pilavını daha çok yakıştırıyorum.Ama değişiklik olsun diye bu defa nohutlu pirinç pilavı yaptım.Üstelik köfteli nohutlu pirinç pilavıydı ki lezzeti harikaydı gerçekten.
Yanına biber turşusu,közlenmiş biber ve bol köpüklü ayranla misler gibi olur gerçekten.Üzerine bol tereyağı ve salçalı sosla elbette....



Misket Köfteli Nohutlu Pirinç Pilavının tarifine geçecek olursak:


Pilav Malzemesi:

2 su bardağı pirinç
1 su bardağı etsuyu,

2 su bardağı su
2 yemek kaşığı tereyağı

2 yemek kaşığı sıvıyağ
1 tatlı kaşığı tuz
1 çay kaşığı karabiber
1 su bardağı haşlanmış nohut 


Köfte Malzemesi:
150 gr kıyma
1
küçük soğan
1 dilim ekmek
içi
1 tatlı kaşığı tuz
1 çay kaşığı karabiber

2 yemek kaşığı sıvıyağ
6-7 dal maydonoz
1 tatlı kaşığı salça


Yapılışı:
 1-Pirinci 10-15 dk kadar sıcak suya ıslatıp,nişastasından arınması için bolsuyla yıkayıp süzünüz.Sıvıyağını tencereye alıp pirinci ekleyiniz.Pirinci sıvıyağında iyice kavurunuz.Biraz kavrulduktan sonra tereyağını ekleyiniz ve tereyağını yakmadan,kavurma işlemine devam ediniz.Ardından tuzunu,suyunu ve et suyunu ekleyiniz.

2-Kaynamaya başladıktan sonra kısık ateşe alınız.Pilav suyunu çekmeye yakın,nohutları ekleyip hafif karıştırarak pilavın üzerini kaşıkla düzeltip,suyunu tamamen çekinceye kadar pişiriniz..Daha sonra yaklaşık15-20 dakika kadar üzerine bir bez örterek,yada havlu peçete koyarak kapağını sıkıca kapatıp,dinlendiriniz.

3-Bu arada bir kabın içine ölçülerine göre;kıyma, rendelenmiş soğan, ıslatılmış ve sıkılmış bir dilim ekmek içi,ince kıyım maydonoz, karabiber,salça ve tuz koyarak beş dakika iyice yoğurunuz,fındık büyüklüğünde parçalar kopararak,ıslak avuç içinde yuvarlayınız.

4-Teflon bir tavaya sıvıyağ koyarak kızdırıp, köfte
leri,tavayı sallamak suretiyle kızartınız.
 5-Pirinç pilavını servis tabağına aldıktan sonra,kızarttığınız köfteleri üzerine servis yapınız.Dilerseniz pilavın ortasına çukur açıp,köfteleri orta kısmına yerleştirerekte servis yapabilirsiniz.

 

Mintiden sevgi ve saygılar...
Herşeyin gönlünüzce olduğu,güzel bir pazar diliyorum sizlere...

22 Ocak 2011 Cumartesi

Evde Yoğurt Yapımı


Epeydir size söylüyorum ya, bebeğim için yoğurdu artık evde mayalıyorum diye.Şimdi mayaladığım yoğurdumu paylaşmak istiyorum işte:)Bebeğime ilk 6 ay yoğurt vermedim.Daha sonraki 2-3 ay da yoğurda alışma süresi olduğundan, mayaladığım yoğurdu bitirecek kadar yiyemediğinden evde mayalamıyordum.Ama bebeğim ne zaman gerçekten bir kase yoğurdu bitirir oldu,kendi kendime,"yoğurt mayalama zamanıdır" dedim ve kolları sıvadım.

İlk başlarda yapamam sandım.Ara sıra yanıldım,çok sulu olduğu zamanlar da oldu.Çok sütsü bir kıvama yada çok ekşi bir tada sahip yoğurtlarım da oldu ama artık elim alıştı.Ve yoğurtlarım artık tencerede gördüğünüz gibi oluyor.

Yoğurt mayalayıp mayalamamam konusunda çok polemikler yaşadım kendimle.
Dışardan aldığım süt güvenilir mi?Günlük sütte de yoğurtlarda olan koruyucu maddeler var mı?Bebeğime hazır yoğurtlar mı vermeliyim? derken;nihayet kararımı verdim ve en kötü süt bile nasıl yapıldığını bilmediğim yoğurtlardan iyidir dedim kendime.Ve evde mayalamaya başladım.Kimi zaman güvendiğim sütçümden,kimi zaman ise AOÇ'un günlük sütünden mayalıyorum.Her ikiside güzel oluyor.


Bir çok anne benim gibi açık süt konusunda tedirgindir eminim.Tedirgin olmakta haklı da elbette.Sterilliğe sahip olmayan,yada sağım koşullarına uygun olmayan sütler bir çok mikroorganizma barındırabilir.Yine sütü sağılan ineklerin,sağlıklı olup olmadıkları,herhangi bir hastalığa sahip olup olmadıklarının öğrenilmesi ve bu konuda emin olunması da önemli bir koşul.Biliyorsunuz "Brusella" süt  ve taze süt ürünleriyle bulaşan önemli hastalıklardan sadece biri.Bu koşullar sağlanıyorsa bence tanıdık,bilindik ve emin bir sütçüden açık süt alınmasında ben bir mahsur görmüyorum.

Bizler bu sütlerle büyümedik mi?

Üstelik kutu sütlerin üretimi sırasında;daha fazla süt elde etmek için suni yemler kullanılıyor ve ineklerin bir çoğu hareketsiz bir ortamda yaşıyor. Bu suni yemlere konan katkı maddeleri süte geçiyor. Ayrıca suni yemlerde,genetiği değiştirilmiş bazı ürünler de kullanılıyor.

Bu nedenle ben böylesine koruyucu içerikli sütler yerine, açıkta satılan sütleri(tabi güvenilirse) yada daha masumu günlük sütleri tercih ediyorum.

Şimdi yoğurt mayalama işlemine geçelim:)


Kullanılan Malzemeler:
2,5 litre süt
3 yemek kaşığı yoğurt

Yapılışı:
1-Satın aldığınız sütü tencereye koyarak ocağa alınız.Kaynayıncaya kadar pişiriniz.Kaynamaya başaladığında altını kısarak bir kaşık yardımıyla köpüklerini savurarak pişiriniz.(köpük savurma işlemi annem ve anneannemden gördüğüm bir işlem.Bu şekilde sütün taşmadan bir süre kaynamasına yardımcı oluyorlar ve yağlı kısmın köpük halinde üste toplanmasını sağlıyorlar.)Kaynayan sütün altını kapatıp ılımaya bırakınız.


2-Tencereyi mayalayacağınız yere götürünüz.Ve sütün sıcaklığını küçük parmağınızla kontrol ediniz.İçinizden 7'ye kadar sayarak elinizin süt sıcaklığına dayanıp dayanmadığını test ediniz.Bu en güvenilir yöntemdir.Eğer eliniz aşırı yanmıyorsa süt mayalanmaya hazır demektir.Eğer sütünüz gereğinden fazla ılıksa mayalanma gerçekleşmeyecektir.aşırı sıcakta ise;mayalanma hızlı gerçekleşeceğinden yoğurtun tadında ekşilik oluşacaktır.Bu nedenle en önemli etken süt sıcaklığıdır mayalama işleminde..Bunu ayarladığınızda,inanın şahane yoğurtlar yapabilirsiniz evinizde.

3-Süt,mayalanma sıcaklığına uygunsa küçük bir kaseye mayalayacağınız yoğurdu koyarak bir kaşık yardımıyla biraz süt katarak karıştırıp kıvamını inceltiniz.(Mayaya süt katmaktaki amaç;mayanın süt sıcaklığına erişmesi ve sıcaklık farkından dolayı ekşimenin önlenmesidir.)Mayayı sütün orta kısmından dökünüz.Kaşığı tencerenin içine daldırıp,süt kaymağını bozmadan ağır hareketlerle hafifçe karıştırıp,mayanın heryere homojen dağılımını sağlayınız.Üzerini bir sofrabeziyle kapattıktan sonra,kalın bir örtü ile de kaplayınız.Ve mayalanma için 4-5 saat bekleyiniz


4-Ardından buzdolabına kaldırarak en az 2 saat bekletiniz.Ben akşam üzeri mayalayıp gece dolaba kaldırıyorum ve sabah kullanıyorum, NEFİS oluyor.



 mintiden notlar:
***Sütü pişireceğiniz tencereye boşaltmadan önce,tencereyi soğuk suyla çalkalarsanız,pişme esnasında tencerenin dibine yapışmasını engellersiniz.

**Sütü az pişirirseniz mikroorganizmaları yok edemezsiniz.Çok aşırı kaynattığınızda ise süt proteinlerini yok edersiniz.Bu nedenle kaynadıktan sonra 3-4 dk. daha kaynatmanız yeterli olacaktır.

***Mayalanma süresi en fazla 4-5 saattir.Daha fazla dışarda kaldığında yoğurtta ekşime meydana gelir.Bu nedenle yoğurt mayalanmışsa hemen buzdolabına kaldırınız.

***mayalama için kullanacağınız yoğurt ekşiyse dert etmeyin,ninelerimden gördüğüm yöntemi uygulayın.mayada kullacağınız yoğurdun içine çay kaşığının ucuyla azıcık şeker attığınızda mayanızın ekşiliğinin yok olduğunu ve dolayısıyla yoğurdunuzunda tatlı olduğunu göreceksiniz.
Sürç-ü lisan ettiysem,affınıza sığınıyorum.
Tüm gönüllere sevgiler gönderiyorum...

21 Ocak 2011 Cuma

Arpa Şehriye Çorbası



En sıkışık zamanlarımda yaptığım,en pratik çorbalarımdan birini paylaşmak istiyorum bugün.
Üstelik en sevdiğimiz çorbalardan biri.Özellikle de gerçek tavuk suyuna yapıldıysa...
Hmmm!!!
Mevsimindeysem eğer,muhakkak domates rendesi kullanıyorum bu çorbaya,ama değilsem domates salçası kullanmayı tercih ediyorum hazır domates rendesi yerine.
Nanesi,hafif acısıyla enfes oluyor gerçekten.Bebeğim için tuzsuz ve baharatsızken ayırmayı ihmal etmiyorum elbette.Eğer tavuk varsa hali hazırda,bebeğimin çorbasına bir parça da tavuk katıyorum.Bayılarak yiyor o da,bizim gibi maşallah...


Malzemeler
1 çay bardağı arpa şehriye
2-3 yemek kaşığı sıvıyağ (dilerseniz tereyağı da katabilirsiniz)
1 yemek kaşığı domates salçası veya 1 su bardağı domates rendesi
4 su bardağı su
1su bardağı tavuk suyu veya 1adet tavuk buyyon
Tuz 
Kuru nane,pulbiber
Yapılışı
  1. Yağı,çorba tenceresine koyup eğer,domates mevsimindeyseniz kabuklarını soyup rendelediğiniz domatesleri ekleyerek pişinceye kadar bekleyiniz.Domates mevsimi değilse salçayı ekleyerek kavurunuz.
  2. Üzerine şehriyeyi katıp suyu ve varsa taze tavuk suyunu ilave ediniz.Eğer yoksa onun yerine bir litre su için,1 adet tavuk buyyon ekleyebilirsiniz.Ben Dr.oetker tercih ediyorum,nefis oluyor.
  3. Tuz ve baharatları ilave ettikten sonra pişmeye bırakın.Şehriyeler şişip yumuşadıktan sonra altını kapatabilirsiniz.Bu aşamada kullandığınız şehriyeye göre değişebilen su miktarını;ekleme yaparak yada fazlasını buharlaştırarak kendinize göre,damak zevkinize göre ayarlayabilirsiniz.
Afiyet olsun...


mintiden notlar:
***bu çorbayı dilerseniz;1-2 adet yeşil biberi doğrayıp,hafif kavurduktan sonra da yapabilirsiniz.

***İçerisine dilerseniz piştikten sonra ince kıyılmış maydonoz  ekleyebilirsiniz.

*** Yine limon eşliğin de yada karabiber ekleyerekte servis yapabilirsiniz.

***Ben sade halini seviyorum,tercihi size bırakıyorum...

mintiden sevgiler

19 Ocak 2011 Çarşamba

Portakallı Yaşpasta (Yoğun Portakal Aroması Arayanlara...)


 Güzel bir gün diliyorum herkese,
Yine,Mintinin garantilediği ve "mutlaka deneyin" diye etiketlediği bir lezzetle karşınızdayım.Eşimin doğumgünü için yapmıştım bu pastayı,bir önceki yazımdan da anlayacağınız gibi.
Portakal severler için inanılmaz bir lezzet diyorum.

Kekinde portakal kabuğu aroması,
Kremasında portakal suyu lezzeti,
Arasında portakal dilimleri,
Üzerinde portakal jölesi,
Üstelik pandispanyası da portakalla ıslatılmış bir yaşpasta....

Anlayacağınız pastanın her karesinde portakala doyacaksınız.
Portakalın miss kokusuna her diliminde şahit olacaksınız.Muhteşem portakal jölesinin damakta bıraktığı inanılmaz portakal lezzetine tek kelimeyle bayılacaksınız.
Pastanın tarifini;en güvenilir kaynaktan,sevgili Cahide/Jibek ablamın leziz mutfağından aldım yine.Sağolsunlar beni yanıltan hiç bir tarifleri olmadı şimdiye kadar.

Malzeme listesi:
Pandispanyası için:
5 yumurta
1 su bardağı şeker
1.5 su bardağı un
1 paket kabartma tozu
2 yemek kaşığı sıcak su

Kreması için;
5 su bardağı süt
1 su bardağı şeker
6 yemek kaşığı un
1 yemek kaşığı nişasta
1 portakal kabuğu rendesi
2 yemek kaşığı tatlı yoğurt(labne yerine geçer)
1 paket vanilya

Portakal jölesi için:
2 su bardağı taze sıkılmış portakal suyu
1 yemek kaşığı mısır nişastası
3 yemek kaşığı tozşeker

Pastanın arası ve üzeri için:
2 adet portakal ve 1 adet muz
2 paket kremşanti
Keki ıslatmak için 2 çay bardağı kadar taze sıkılmış portakal suyu



Yapılışı:
1-Yumurta ve şekeri bembeyaz oluncaya ve kabarıncaya dek iyice çırpın.sıcak suyu ilave edin ve bir süre daha çırpın.

2-Unu ve kabartma tozunuda ilave edip çok çırpmadan karışıncaya dek karıştırın.Yağlanıp unlanmış tepsiye,yada kelepçeli kalıba döküp 175 derecelik önceden ısıtılmış fırında ilk 20 dakika kesinlikle açmadan pişirin.

3-Pişen pandispanyayı temiz bir örtünün üzerine ters çevirip soğuyana kadar bekletin..

4-Krema için tüm malzemeleri soğukken bir tencereye alıp iyice çırptıktan sonra,ocağa koyup sürekli karıştırarak pişirin.kıvam kazandığında altını kapatın.dilerseniz ocaktan aldıktan sonra 50 gr. kadar margarin ekleyip çırpabilirsiniz.


5-Soğuyan pandispanyayı ortadan ikiye bölün.Her iki parçayı da yaklaşık 2 çay bardağı sıkılmış portakal suyunun içine 1 yemek kaşığı kadar şeker ekledikten sonra ıslatın.Dilerseniz şeker eklemeyebilirsiniz.


6-Hazırladığınız kremanın yarısını pandispanyanın ilk katına dökün ve kaşık yardımıyla sıvayın.üzerine soyup dilimlediğiniz portakal ve muzları dizin.kalan kremayı meyvelerin üzerine dökerek yeniden düzleyin.ıslattığınız pandispanyanın diğer yarısını üzerine kapatın.


7-Kremşantiyi üzerindeki tarife göre hazırlayın.(Ben 2 paket krem şanti kullandım.)hazırladığınız şantiyle pastanın heryerini düzgünce kaplayın ve pastanızı dolaba kaldırın.

8-Portakal jölesi için;portakal suyunu,nişasta ve şekerle karıştırarak hafif kıvam kazanıncaya kadar ocakta tutun.Kaynadıkca rengi sararmaya başlayacaktır.İlk başta meydana gelecek olan bulanıklık sizi korkutmasın,siz pişirmeye devam edin.Jöleniz soğuduktan sonra pastanızı istediğiniz gibi süsleyin.Artan şantiyle de dilediğiniz şekilde süslemeler yapabilirsiniz.
Afiyet olsun...


Mintiden Notlar:
***Benim pandispanyam çok fazla kabarmadı.Yani güzel oldu esasen ama yine de orjinal tarifindeki gibi kabarık değildi işte.Ben içine kattığım portakal kabuklarına bağladım olayı.Eşim yumurta kokusu geldiğinde pastayı yiyemediğinden,koku gelmesin diye pandispanyasına 2-3 adet portakalın kabuğunu rendeledim.Farkındayım -abarttım-.Sizinle paylaşmamdaki neden; verdiğim bu tarifin dışına çıkmadığınız taktirde inanılmaz lezzetli olduğunun altını çizmem.Minicik bir değişiklik bile oldukça büyük farklar yaratabiliyor.

***Ayrıca bu pastayı eşime özel yaptığımdan,arasına muz da ilave ettim ben.Çünkü eşim pastada en çok muzu seviyor.Siz değişik meyvelerle de yapabilirsiniz elbette...

***Eğer "Ben süslemede şanti kullanmayacağım" derseniz,size 1 paket şanti yeterli olacaktır sanıyorum...Ben 2. paketi süslemede kullandım çünkü daha ziyade...


mandalina ve portakallı lezzetler etkinliğine ev sahibeliği yapan sevgili Yıldız ablama  göndermek istemiştim bu portakallı reçetemi lakin,sayfasına gittiğimde acı haberiyle karşılaştım ve çok üzüldüm.Yıldız ablamın acısını paylaşıyor,sabırlar diliyorum kendisine.Anneciğine Allahtan rahmet,sevdiklerine ise başsağlığı dileklerimi iletiyorum...
Rabbim sevdiklerimizi bizlere bağışlasın inşallah...


Sürç-ü lisan ettiysem affola...
Tüm gönül dostlarıma,kalbi selamlarımla......

17 Ocak 2011 Pazartesi

İyi ki Doğdun Güneşim,İyi ki Doğdun Ruheşim...


Ilık bir Mayıs gecesindeydi,yüreğimin kanatlanışı...Hergün aşkla sular,hasretle sarıp sarmalardım bir bebek gibi,sana olan sevdamı.Gözlerinin gözlerimi yıkadığı o günden beri,içime sımsıcak güneşin doğardı.Seni her gördüğümde, toprak yağmur kokardı,içimde kelebekler kanatlanırdı.Yüreğimde büyürdü sevgin,senden habersiz:)
Düşlerinde,düşlerimin gizli olduğunu nerden bilirdim.Yüreğinde,saklı olduğumu nerden bilirdim:)


Yüreğimizin gümbürtüsünü duyurmaktan korkardık hatırlasana:)Kilitli sandıklara gizlediğimiz sevdamızı yüreğimize gömerdik de,gölgesini gözlerimizden gizleyemezdik:)
Kalbimizde aşk gemileri yasak sularda yelken açsa da,dillerimiz sizli bizli kelamlardan kurtulamazdı...Avuçlarımız kan ter içinde kalırdı heyecanımızdan,gözlerimiz birbirine dokunamazdı...Utangaç liseli aşıklar gibi titrerdi ellerimiz.Gözlerimizin minicik kaçamağında,yürek seslerimiz çığlık olurdu anında...

Biz sevdayı -mabet bilirdik- ...


Evet,bir sevda masalıydı yaşadıklarımız,ey yar!!
Ne saf bir sevgiydi,paylaştığımız.Yüreğim,kelebekten hafif olurdu yanıbaşında.Seninle yürüdüğüm yollarda,kır çiçekleri açardı...Yıldızlar gökyüzünde değil,saçlarımda parlardı..

Hayallerimizde papatya tarlaları vardı.Sen papatyadan taçlar yapardın dalgalı saçlarıma.Ben dizlerinde uğurböcekleri sayardım.Minicik bir kulübe düşlerdik,çatısı papatyalardan:)Kucak kucak,papatyalar toplardık:)


Kaç yağmur yağdırdık aşkımızın üzerine,Sevgili?.....Kaç kez,kar yığınları kaldırdık?Kızgın güneşte kavurmadık mı sevdamızı?En sert kasırgalara,birlikte meydan okumadık mı?Şubat ayazında donmuş bir göl şahitti ilk yeminimize.Titreyen dudaklarımız "ömür boyu"demişti birbirimize...

Dilerim ömür boyu olur bu sevda yolculuğu sevdiceğim.Rabbime seni bana gönderdi diye,binlerce kez şükretmekteyim.


Aşksızlıktan nefesi kokanların,aşk naraları attığı bir dünyada;bana aşkların en güzelini yaşattığın,yaşatıyor olduğun için sana minnettarım.
Hala gözlerindeki aşkla sarmaladığın için...
Gecenin bir vakti sadece beni sevmek adına uykunu bölebildiğin için...
Senli rüyalarımdan;sesimin aksisedası olmuş sesinle,en tatlı gülüşünle,yüreğindeki bitmeyen şefkatinle  uyandırdığın için...
O Mayıs akşamlarındaki aşkı;geçen zamana inat tazecik tutabildiğin için...
Bebeğimizle taçlanan sevgimizi bu denli sıcak kılabildiğin için...
Beni hala bebeğinmişim gibi sevebildiğin için,sana minnettarım yarim.


Sen benim en büyük şansımsın.Sen benim mutluluk kaynağımsın.Ne servet isterim,ne para;seni bana bağışlasın diye yalvarıyorum Allah'a.Bu aşkı,bu yuvayı,bu mutluluğu nazarlardan korusun diye emanet ediyorum Yaradana.
Ve iyi ki doğdun diyorum sana.
İyi ki doğdun güneşim.
İyi ki doğdun sevgili eşim...


Domatesli Biberli Mantar Sote....


Mantarın en sevdiğim hallerinden biri...
Domatesli-biberlisi...:)
Bazen bu reçeteye,tavuk göğsü de ilave ederim ki şahane olur gerçekten.Zaten mantarla tavuk inanılmaz yakışıyor birbirlerine.Ama tavuksuz halini de tavsiye ediyorum sizlere.
Şimdiden afiyet olsun deneyenlere,yiyenlere...

Malzemeler:
500gr. kültür mantarı
2-3 adet sivri yeşil biber 

2 adet orta boy domates
1 adet soğan
2 dis sarımsak
2-3 yemek kaşığı zeytinyaği
tuz, karabiber, kırmızı biber, kekik ve köri

1 tatlı kaşığı domates salçası

Hazırlanışı:
1-Mantarlari musluğun altında yüzeyini soyup yıkadıktan sonra çok ince olmayacak şekilde dilimleyiniz.

2-Domatesin kabuğunu soyarak küp seklinde dogayinız. Biberleride küp küp dograyinız.
 

3-Sogani yemeklik doğrayip yağda kavurunuz.Icine ince kiyilmis sarimsaği ve biberleri ilave edip kavurma işlemine devam ediniz. Mantarlari da ekleyerek, suyunu salip tekrar cekinceye kadar harli ateste sotelemeye devam ediniz.

4-En son domatesleri ve salçayı ekleyip,orta ateste agzi acik olarak 5-6 dakika kadar karistirarak pisiriniz.Baharatlari ilave edip hafif karistirdiktan sonra,sicak olarak et ve tavuk yemeklerinin yaninda servis yapinız.

Afiyet olsun...

 

mintiden sevgiler

14 Ocak 2011 Cuma

Zaman Akıp Gidiyor,Tutamıyorsun... + (Bir Mengen Gelini)...


Nasılda tükettin koca hayatı,nasıl,ne zaman geçti koskoca ömür...Arkaya dönüp baktığında;kenarlarda tortular,öbek öbekler...Kıvrılarak uzanan ince bir yol belirir belli belirsiz, ucunu göremezsin.Başı bellidir fakat sonunu bilemezsin. 
Bir şarkı dolanır diline sözleri eksik, “mevsimlerden sonbahardayım” diye…"Kaç bahar geçti hayatında?" diye sorarsın kendine.Hiç bahar görmediğin gerçeği çarpar yüzüne.Görmediğin nev-i baharına derinden bir ahh 
( resim netten alıntıdır)
çekersin..
Hayat mı beni harcadı, yoksa ben mi hayatı harcadım der, sıkışır kalırsın ölümle doğum arasındaki o ince çizginin bir yerine.Hayatı kendine, kendini hayata şikayet eder durursun…
Akıp gider 
 zaman elbette,durmaz yerinde,
Durmuyor da....
Bir gördüğün günü bir daha göremiyorsun.Hep aynı hayatı yaşasan da aslında,yaşadığın bir günü bir daha yaşamıyorsun.

Acılar gelip geçiyor,ömrün törpüleniyor,yüreğini sancıtan çivileri tek tek çekiyorsun belki ,lakin izleri hep yerinde kalıyor.Sen gizlemek istesen,üzerini örtsen de,onlar senin yüreğinin ta içine batıyor.Kimi zaman tebessüm kaplıyor yüzünü,ruhun dinleniyor,yada mutluluğun en doruğuna çıkıp,saadet denizinin en derinine dalıyorsun.

Hasretle kucaklıyorsun sahip olduğun mutluluğu,"Nerde kaldın diyorsun?"."Nerede kal-dın ey mutlu gün?Gözyaşlarımla yıkadım hergün yüzümü,doğacak her günü,sana dualarla bekledim.Sürükleyerek sırtımda götürdüm güneşi,hergün gün batımına.Ellerimle ittim adeta,gitsin de yeni gün gelsin ardından diye.Ey mutlu gün,sana kavuşayım istedim.
Umut içtim,sabır ektim yüreğime...Bekledim.
Evet,"nerede kaldın ey mutlu gün" diye,sarılırsın birgün sahip olduğun mutluluğa...
 
Hayat akıp gidiyor işte.Mutluluklar,acılar,heyecanlar yaşıyorsun.Dertler savıp,neşeler kucaklıyorsun.Farkına varıyorsun.Kayıp gidiyor zaman.
Oysa sen zamanı tutamıyorsun:)
 "minti"

Gecenin bir vakti nedendir bilinmez,dökülüverdi yüreciğime bu kelamlar.Boğazım düğümlendi,burnumun direği sancıdı birdenbire.Gözüm dalıp gitti bir yerlere.Gah geçmişte sürüklendim,gah geleceğe yön döndüm.Bu günümdeki sahip olduğum mutluluğa sarıldım.Bebeciğime,sevdiceğime göz attım"iyiki benimsiniz" dercesine.Ruhani bir karmaşa mı demeli,gönül hoşluğu mu bilemedim.Bilipte adını dilime getiremedim.Sadece bebeğimin ve sevdiceğimin uyurken ki dinginliğinde,müthiş bir gönül huzuruyla döküverdim yüreğimden dudaklarıma taşanları.Sahip olduğum huzur ve mutluluğa,bin kez şükrederek zaman akıp giderken,"her anı hiç bitmeyecekmiş gibi yaşamalı" diye düşündüm.Ve paylaşayım istedim siz gönül dostlarımla da.
Yazmak iyi geliyor bazen.En az;gözünde canlanan koca maziye,acı bir tebessüm savurmak kadar.Bir dostla acı bir kahve eşliğinde,en derin sırrını paylaşmak kadar.
Sevdiceğinle,sükuttaki huzuru yaşamak kadar...
Evet,yazmak iyi geliyor insana bazen...
:)


***
Diğer yandan da en samimi dostlarımla,sevgili arkadaşımız taze gelin Fundacığımızın evine gittiğimizde ,bizlere sunduğu şahane bir sofradan ve muhteşem lezzetlerden sonra,çay eşliğinde getirdiği bu lezzet tabağını sunayım istedim sizlere.

Funda gelin Bolu'ludur esasen,Mengen'li..Eşi aşçıdır ama kendisi de aşçı kadar maharetlidir.Biz çay gezmesine çıkmıştık lakin,Mengen gelini bizi yemeksiz bırakır mı hiç?:).Şahane bir Bolu sofrası düzenlemişti.Lakin biraz bebeklerin koşuşturması,biraz açlık telaşıyla resim çekmek aklıma gelmedi inanın.Sonra sonra akşama doğru çaylarımızı yudumlayıp,hediyelerimizi verirken çekiverdim bunu da.Çok sevdiğim dostlarımla,sevdiğim bir arkadaşımda keyif dolu bir gün yaşadım .Kız kıza şahane oluyor değil mi:)Ah birazcıkta bebeklerimiz tat verseydi,daha şahane olacaktı ama neyse.Onlar da ortamın tadı tuzu  oldu artık.Fundacık bebeksiz olmasına rağmen,inanılmaz sabırlı.Oyuncaklar yığdı bizim miniklerin önüne.Elvan'ımın 2 yaşındaki miniğiyle, benim paşa birleşince ev savaş haline döndü.Ama sağolsun Fundacan bizleri de,küçüklerimizi de memnun etmeyi çok iyi bildi...
Bu sayede dolu dolu bir gün yaşandı.
Bol muhabbetlisinden...

Böyle işte dostlar...
İşte bu kadar minti hanımın gönlünden taşanlar...
Herşey gönlünüzce olsun...
Sağlıcakla kalın,yüreğimden hiç eksik olmayın:)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...