28 Ocak 2014 Salı

Yılbaşı Sofrası 2014


"Yılbaşı sofrası mı kaldı?" dediğinizi duyar gibiyim.:)
Haklısınız da üstelik...
Ama bloğundan tamamen kopmuş,üstelik kendisine ve ailesine bile zamanı yetiremeyen ve zamansızlıktan dem vuran biri varsa karşınızda,pek de geç sayılmaz aslında
...:)...
Evet bog dünyasından tam koptum kopmak üzereyim derken,geçte olsa azıcık ucundan yakalar gibi oldum yine.Yanlış anlaşılmasın öyle,blogdaş ziyaretleri yapacak kadar vaktim yok yine,ama en azından yazı ekleyebiliyorum bir iki...

 
Evet ne diyorduk...
Yılbaşı sofrası diyorduk değil mi?
 Yılbaşının pek bir ehemmiyeti yok esasen ailemizde...
Yani öyle hadi noeli kutlayalım,yok efendim çam ağacı süsleyelim,hediyeler alalım falan yok öyle.

Kültürümüzde yeri yok ki böyle bir kutlamanın,ailemizde yeri olsun öyle değil mi?

Kutlayacak olsak aynı döneme denk gelen Mekkenin Fethini kutlarız müslüman bir toplum olarak...
Allaha binlerce şükür ki içki ve alkolün evimize girmişliği de yok.Bizimkisi sadece yepyeni bir yıla güzel bir akşam eşliğinde biraz daha özel zaman geçirerek girmek ailece...
Hepsi bu :)


Bunun için de nöbetten çıktığım gün küçük bir hazırlık yetti de arttı bile...
Tabiki yaşanan aksilikleri saymayacak olursak :)
Neyse biz haticeye değil neticeye bakalım...


Bu akşama özel kırmızının ağırlıkta olduğu güzel bir sofra hazırladım sevdiklerime...
Sofranın rengine uysun diye de sürahime vişne suyu doldurdum...
Bakın siz yaşanacaklara...
Bu vişne suyunun tüm hazırlıklarımı yerle bir edeceğimi nereden bilebilirdim...
Yemeğimize başladıktan çok kısa bir süre sonra,bebeğime doldurduğum  vişne suyu masaya-oradan da halının tam kalbine...

Bunca emekten sonra bize düşen ise yeniyıla ramak kala halı silmece oldu bu nedenle...
Anlayacağınız yeni bir yıla halı silerek girdik sayılır,senenin nasıl geçeceğini siz düşünün artık...

Şaka şaka,inanmam ben öyle şeylere...
Ama gerçekten kıyafetini,saçını başını bu özel sofraya göre hazırladığın bir gecede,oturup halı silmek traji komik oldu yani...
Ehh!!!
 napalım yavruşlu olmanın tatlı güzellikleri diyelimmm.
Allahtan bu tatsız işyükü akşamımızı berbat etmedi,hatta kızmadık bile.
Böylesine unutulmaz bir gece yaşattığı için teşekkür ettik miniğimize.
Üstelik biz alışığız bu duruma...
Bu sene yeni yılın son saatlerinde masaya ve halıya vişne suyunu boca eden miniğimiz,geçen sene de halının ortasına koca çerez tabağını boca etmişti fıstıklı mıstıklı :))) 
Bakalım gelecek sene yeni yıla saatler kala miniğimiz neyi devirecek?? :))


 Evveeet hal böyleydi işte...
Olsun biz yine şahane bir akşam sofrasındaydık...Herşey ailem içindi.Hazırlıklar uzun,vedalar kısa sürdü ama olsun...Tek derdimiz sildiğimiz halı toparladığımız masa olsun diyorum...Her yılımızın böylesine güzel geçmesini diliyorum...


Geçen sene olduğu gibi yine fırında tavuk dolma tarifim vardı.Bu lezzeti sık yapmıyorum,bu nedenle böyle bir akşamda yapayım istedim...Geçen sene yaptığım aynı tarifimi uyguladım.
Sadece tek fark;bu sene üzerine salçalı yoğurtlu bir sos hazırladım,o kadar..,

tuz,şeker ve limon ile iyice soslayarak atıverdim fırına...Epey bir süre bu şekilde pişip kızardıktan sonra .salça,yoğurt,sıvıyağ ile bir sos yaparak tekrar sürdüm ve tekrar fırına verdim.Yanına da sofranın resmini çekerken koymayı unuttuğum bir tepsi dolusu patates ve dilimlenmiş soğanları atıp tavuğum pişerken kızarttım.Tavuğa yaptığınız salçalı sos çok çabuk kızarıp yanıyor dikkat etmenizi öneriyorum..
 Fırında Tavuk Dolma Tarifim için buraya tıklayabilirsiniz.
Rus salatası
Etsiz çiğköfte
İç pilav
Yeşil salata
Ayran ve meşrubat

Ve hazırladığım tarif;
lezzet testinden geçiyor...
Dumanı üstündeyken dayanamayıp ısırmaya başlıyor miniğim, tabağa servis dahi yapmadan.
İştahsız oğlumu bu şekilde görmek ise beni inanılmaz mutlu ediyor...

 

Evet komikliklerle,şaşkınlıklarla,tatlı serzeniş ve halı silişlerle geçen lezzetli ve farklı bir akşamdan buraya yansıyanlar bu kadardı...
Biraz geç oldu paylaşım ama olsun diyorum...Sizlere de ağzınızın tadıyla geçireceğiniz,hayırlarla dolu güzel bir yıl diliyorum...
Mintiden sevgiler...

27 Ocak 2014 Pazartesi

Bebeğim uykuya dalmakta zorluk yaşıyor :(

 Ben ne yapacağım bu yaramazımla bilmiyorum.
Uyumaktan hiç hazetmiyor,
hiççç hem de....
Akşam kaçta yatırırsan yatır en az yarım saat,bazen bir saat uyanık kalıyor yatağında.
Ne yapacağım bilemiyorum inanın.
Erken uyumadığı için de sabahları erken uyanamıyor haliyle...Bu da benim iş hayatıma yansıyor malesef.Anlayacağınız işime gecikiyorum.Sabahları kıyamıyorum,kıysam da uyandıramıyorum."Bizimkisi benden önce uyanıyor" diyen annelerin evlatlarına gıptayla bakıyor, darısı bizimkinin başına diyorum.
Akşam yatmayı bilmiyor,sabah kalkmayı bilmiyor açıkçası,napıcam ben bu minnoşla bilmiyorum.

Üstelik aynı dertten kreşte öğretmeni de muzdarip...
Diğer çocukların uyanma saati yaklaşıyor Berkay öyle uykuya dalıyor diyorlar...Kreşte de geç uykuya dalıp,uyanma saatinde de haliyle uyanamıyor.
Sabah erken uyanınca ödül veriyorum çikolata vs. En azından bu şekilde belki sabahları uyanıverir diyorum.

Gerçi o da haklı.Tüm çalışan annelerin evlatları haklı esasen.Bizlerle beraber onlar da mesai yapıyorlar...Kışın soğuğunda,sıcacık yatağında,annesinin koynunda olması gerekirken geç kaldıklarla uyandırmak zorunda kalmıyor muyuz evlatlarımızı?..
Ahh ahh...
Bu konuda içim sızlıyor,anlatırken gözlerim doluyor ama elden birşey de gelmiyor.
Çalışmak zorundayız nihayetinde.
Onlar için,en çok da...Onlara güzel bir gelecek sunabilmek için...
Bu yazı bebeğim kategorisinde yer alsın istedim.Çünkü zamanla çocuklarımızın huyları değişiyor ve biz yaşanılanları unutuveriyoruz.En azından ilerde neler yaşadığımızı hatırlarım değil mi?...

Bundan birkaç ay evveline kadar akşam yatmaları daha büyük kabustu gerçi.Yatağa gitmek dahi istemiyordu.Şimdi kural haline getirdik Allaha şükür...2gün anneyle 1 gün babayla yatağa gidiliyor.Öpülüp koklaşmanın ardından bir adet masal anlatılıyor.Sonra 5 dakika yanında durulduktan sonra anne yada baba iyi geceler deyip odadan çıkıyor.Bu şekilde yatıyor.Bazen 10 dakika içinde bazen bir saatte zor uykuya dalıyor.Yani anlayacağınız yatağa gitmesinde sorun yok uykuya dalmasında sorun var yavrucuğumun...
Şimdilk durum vaziyet bu a dostlar...
Umarım kısa süre içinde uykuya geçmeyi kendisine de bize de ızdırap haline getirmeyi bırakıp hemencecik uykuya geçebilir diyorum...
mintiden sevgiler...

21 Ocak 2014 Salı

Hayat veresiye verir mutlulukları...

Ne garipmiş yaşamak...
Hayata tutunmak ve hayatta kalmak...
İnsanlar hayattaki tutkuları ile ilgilenirken; hayat bize hayata nasıl tutunabilirsini öğretti evvela.
Çocuklaşamadan geçti gitti çocukluk,
İçimizde büyüyemeyen bir çocuk...

Mağrur ve silik...

Sonra haydi gençlik zamanı dedik...
Çocuk olmayı bile beceremedik..
Tam genç olalım dediğimiz anda gençliğimizi de ezdirdik...

Öylece kalakaldık işte...
Elimizde yalınızlık...
İçimizde doldurulumayan bir boşluk...

HAYAT İŞTE!!!

Acımasızlıklıklarla ödetir evvela ödenecek hesabı...
Yada
Veresiye verir mutlulukları...
Ve
Karakaplı deftere saklar,sonundaki hesabı....@


Bazen nedensiz dökülür kelimeler...
Tıpkı sonbaharda salınan yaprağın,rüzgara eyvallahının olmadığı gibi...
Bak yine akıyor zaman...
Ve yine yakalayamıyor yelkovan...
@
not:
01:21
bebeğim sessiz uykusunda...Yar;uyku için beklemekte yolumu...
Bense birkaç kelime daha serpiştirme telaşında...
Bak gece yarısını geçeli çok oldu...
Belli ki yine yürek doldu...

ilerdeki bana selamlar diyorum... 
Yüreğinden dökülenleri her dem yazabilmeni diliyorum..."mnmkmty"@

19 Ocak 2014 Pazar

İztuzu Plajı Dalyan



 7-8 günlük gezimizde 
Konyaaltı plajı,Olimpos,Phaselis ve Side plajı da dahil olmak üzere gezdiğimiz gördüğümüz plajlar arasında ben böylesine güzel bir kuma sahip plaj görmedim.
Bir tane taş bulamazsınız inanın bana ve incecik bir kum.Hoş!! sidenin altın kumunu da yabana atmıyorum ama iztuzu plajı bambaşka bence.Denizi cam gibi.Dalgası yok denecek kadar az,üstelik açılabildiğiniz kadar açılın iztuzunda derinlik sözkonusu değil inanın bana.

Yumuşacık kumla kaplı bir deniz...
25-30 metre ilerde dahi denizin dibini ve ayaklarınıza dokunan minicik balıkları görebiliyorsunuz.
Bu his anlatılmaz,sadece yaşanır diyorum...


 Denizin en korktuğum tarafı uçsuz bucaksız derinliğidir.
O,derinlik hissi beni mahvediyor.
Sanki birkaç kulaç sonrasında deniz beni sonsuz derinliğine çekecek gibi...
Dipsiz karanlığında,sonsuzluğunda kaybolacakmışım gibi..

Evet,sanırım buna da su fobisi deniyor.

Valla adına su fobisi mi dersiniz?Deniz korkusu mu dersiniz? bilemem ama bildiğim tekşey çocukluğunda denizin D'sini görmemiş biri olarak 
BEN!!!!
SUDAN DA YÜZMEKTEN DE İNANILMAZ KORKUYORUM.
İşin açıkçası böyle.
Eh! ne de olsa ilk denizle kucaklaşmam 25-26 yaşlarıma tekabül ediyor.Eşim sayesinde hemhal olduk denizle.Fakat Isınamadık pek birbirimize sanırım :)))

İşte bundan dolayıdır ki dibi cam gibi olan ve ayaklarımın yere sağlam bastığı :) İztuzu Plajı tam benim gibi su korkusu yaşayanlara göre diyorum ve şiddetle tavsiye ediyorum.

Amaan!o seviyede de yüzülü mü?demeyin,siz açıklara açılın gönlünüzce.
Ben sahili beklerim sizin yerinize :))))

İztuzu plajının uzunluğu internetten edindiğim bilgilere göre 5-6 km kadarmış.Bir yanı tatlı bir yanı tuzlu akdeniz suyu olma özelliğinden dolayı dünyadaki sayılı plajlar arasında yeralıyormuş...
Yazları gece plajda kalmak yasakmış,carettaların yumutlama dönemine rastladığı için.
Yine yazın şemsiye saplamak yada çocukların çukur kazması falan da yasakmış sanırım.
Böylesine itina gösterilmesi çok güzel gerçekten.
Bu plajı gördüğünüzde caretta carettaların yumurtalama için neden burayı tercih ettiklerini anlayacaksınız :))Bizler caretta carettaları izleme fırsatı bulamadık malesef.Denizde kaybettiğimiz definenin peşindeydik çünkü. :))


İztuzu Plajına ulaşım nasıldır:
 Konumu gereği plaja kıyısı olmayan, karadan veya gölden plaja ulaşılabilen bir yerleşim alanıdır Dalyan. 
Kooperatif tarafından düzenlenen tekne dolmuşlar sabah 09.30 da başlayarak dolmuş tekne hizmeti vermektedir. Dolmuş teknelerin belli bir saati yoktur. Adından da anlaşılacağı üzere doldukça kalkan bu tekneler Dalyan merkezden İztuzu plajı yönüne giderler.
 Eğer Dalyan kanalı üzerindeki otellerde kalıyorsanız, tur şirketlerine haber vermek kaydıyla sizi otelinize ait olan iskeleden alırlar, plaja bırakırlar ve dönüşte tekrar otelinizin iskelesine bırakırlar (Bunun için otel yönetimine istekte bulunmanız yeterlidir). 
Plajdan geri dönüş saat 13.00'ten itibaren başlar ve akşam 18.00 kadar her saat başı tekne vardır. Bizim tur teknemiz de bizi akşam 6da iskelemize bırakmıştı zaten.

 İztuzu Plajı'nda otel, motel, pansiyon gibi konaklama tesisleri yoktur, en yakın konaklama tesisleri 12 km uzaklıktaki Dalyan bölgesidir.
Dilerseniz kendi araçlarınızla da plaja ulaşabiliyormuşsunuz...Biz aracımızla gitmiştik Dalyan'a ancak günlük tekne turuna katıldığımızdan araçla nasıl gidileceği hakkında bir fikrim yok inanın bana.

Plaj tamamen ücretsiz bu arada.
Şezlong-minder ücretli diye biliyorum ama biz kalabalık alanda değil kimsenin olmadığı çoooook ilerlerdeki alanlarda denize girmeyi tercih ettiğimiz için şezlong-minder kullanmadık açıkçası.

Hımm!!
Bakın bu özelliği de yeni geldi aklıma.
Öyle sıkış tıkış herkesin dipdibe olduğu bir plaj değil burası.
Eeeeen güzel yanlarından biri de kesinlikle buydu.Plaj gözalabildiğine uzandığından hiç kimseciklerin sizi göremediği bir yeri rahatlıkla bulup,deniz sanki sadece size aitmiş hissini yaşayarak,gönlünüzce güneşlenebiliyor,denizin kumun tadına varabiliyorsunuz.


Eğer kendi başınıza gelmiş iseniz canınız ne kadar isterse o kadar kalabiliyorsunuz.
Denize kuma doyduktan sonra evinizin yada otelinizin yolunu tutuyorsunuz.
Ancak bizler gibi yemekli günlük tura katıldıysanız İztuzu plajındaki yüzme molanız 2-3 saatle sınırlı.

Yeterli bir süre olup olmadığını bilmiyorum ama bizler arkamıza baka baka,gözümüz caanım plajda kala kala ve Allah ömür verdiği sürece hayatımızın herhangi bir aşamasında yeniden gelebilmek umuduyla doyamadan zor olsa da oradan ayrılıyoruz...Plaja Geldiğimiz tur teknelerine atlayarak yemek molası vermek üzere yola koyuluyoruz...

Tatlı suyla tuzlu suyun birleştiği bir yerde,incecik altınsarısı kumu ve kristal berraklığındaki suyuyla İztuzu plajı gerçekten harika.
Görmenizi tavsiye ediyorum...

Mintiden herkese selamlar,
umarım işinize yarayacak bilgiler verebilmişimdir.
Sevgiyle kalın...





18 Ocak 2014 Cumartesi

Kral Mezarları (Dalyan)

Selamlar yeniden,
Daha evvelki saklı cennet dalyan postumda bahsetmiştim kral mezarlarından ama kral mezarlarına yeniden apayrı bir sayfa hazırlayıp oralara yolları düşecek kişilere bildiklerimi aktarmak istedim. 

İsteyenler saklı cennet dalyan postuma gözatabilrler...

Dalyan başlı başına gezilmeye,anlatılmaya,görülmeye değer bakir bir cennet gerçekten.Daha önce de yazdığım gibi eğer amacınız kafa dinlemekse,şehrin karmaşasından,kargaşasından bunalıp yorulduysanız yolunuz muhakkak sizleri Dalyan'a getirsin derim.Ambiyans şahane,doğası şahane,güzellikleri anlatılamayacak kadar şahane...Ne diyeyim nasıl anlatayım bu doğa harikası cenneti sizlere...


Dalyan'da öyle şaşaalı bir otel bulamazsınız.
Hepsi küçük kendi halinde sıcacık yüreklere sahip insanların işlettiği küçük işletmeler.En fazla 3 yıldızlı otel vardır sanırım o kadar.Otellerin apartların hemen hepsi Dalyan merkeze çok yakın.
Zaten Dalyanın merkezi de mini minnacık bir yer.
Dedim ya! küçücük kalbine koca güzellikleri sığdırmış cennetten çalıntı bir yer burası...

Dalyanın merkezinde hemen her saat tur bulabiliyorsunuz.
Yemekli yada yemeksiz alternatifleri olan bu turlardan birini seçtikten sonra tur sahiplerinin sizi bindirdiği tekneyle deniz yolculuğuna başlıyorsunuz.

Bizim turun güzergahı :
Kral Mezarları-İztuzu Plajı-Açık büfe öğlen yemeği-Çamur Banyosu-Köyceğiz gölü-Kaunos-Dalyan merkez...


Tam hatırlamamakla birlikte tur ücreti 45 tl idi sanırım.
Umarım yanlış hatırlamıyorumdur.Yemek dahil bir fiyattı ve koskocaman bir gününüzün geçtiği tur bu fiyatı fazlasıyla hakediyordu bence.Yani bize o dönemde öyle uçuk bir rakam gelmedi açıkçası...


Kral mezarlarının karşısında verdiğiniz küçük molada bol bol resim çekme imkanı buluyorsunuz.
Bu resimler de o zaman çekildi...
Tur rehberinin Kral mezarları hakkında bilgilendirmesinin ardından küçük molaya İztuzu plajına doğru yol alarak son vermiş oluyorsunuz.
Kral mezarları beni çok etkiledi.
Çok görkemli geldi.

Zaten kral mezarının büyüklüğü o dönemdeki kralın zenginliğinin de göstergesiymiş.
Kral mezarları resimlerimden bol bol koydum.Ben çekmeye doyamadım açıkçası.Hemen her açıdan çekmiş olduğumu eve döndüğümde farkettim...


Kaptanımızın anlatığına göre kral mezarları M.Ö 4. yy dan beri ayaktaymış.Arkeologların açıklamalarına göre tamamı Kaunoslulara ait tapınak şeklindeki bu özel mezarlar o dönemdeki zenginliğin bir göstergesi adeta...
Mezarların en gösterişlileri krallara aitmiş.
Lakin görünen küçük mezarlar halktan kişilere yapılan mezarlarmış.
Mezarlar yukarıdan ip sarkıtıp ,sallanmak suretiyle yapılırmış ve herbirinin üzerinde o dönemin kralına ait özellikler resimlerle kazılıymış.Tam olarak bilmiyorum ama sanırım son dönemlerinde Kaunos'lular Lykyalıların istilasına uğradıklarından bazı mezarlar tamamlanamamış.Yine Kaunuslular için çoğunun sıtmadan öldüğü bilgisini de iliştiriverdi kaptanımız bu minik fotoğraf molasında:))


Zamanın tüm acımasızlığına karsı bin yıllardır ayakta kalan, 
geçmişin sırlarını geleceğe taşıyan ölümsüz kral mezarları.Tek kelimeyle beni büyüledi... Kral mezarlarına baktığınızda tasların dile geldiğini düşünüyorsunuz. Devasa kayalar oyularak şekillendirilmiş hayret verici bir incelikte oyulmuş.
Denize yer, yer 80 derecelik açılarla yükselen kayalık dağların içleri oyularak yapılmış olan mezarlar aklin sınırlarını zorluyor gerçekten...


"Krallar yüksekten bakar."
 Dalyan'ı yüksekten izleyen kaya mezarlarının binlerce yıl önce hangi teknik kullanılarak yapılabildikleri hala anlaşılamamaktadır. Hangi aletler kullanılarak o kayalar oyulabilmiştir bilinmemekte...

Bunlar yapılırken, sadece mezar odası oyulmamıştır. Mezar odasının dışından da dağ oyularak, mezar dağdan bağımsız hale getirilmiştir. Bir kişi rahatça mezarın çevresinde dolaşabilmektedir. Bunun amacının kralın mezarına tapınak havası vermek olduğu sanılmaktadır.
Acaba Kaunos'lular kırallarını çok mu seviyorlardı? Buradan ayrıntılarını okuyabilirsiniz...


Bu şahane yapılar elbette gece gezginleri için şahane bir şekilde ışıklandırılmış durumda.
Ama biz o hallerini göremedik malesef.



Kral mezarları hakkında minik bilgiler edindikten sonra bizler gelip geçen tekneleri izleyerek iztuzu plajına doğru yola koyulduk...
Kral mezarları görülmeye değer tarihi yapılardan bence.Yolunuz dalyan a uğrarsa burayı görmeden geçmeyin derim...

Minti den bu defalıkta bu kadar.
Bir başka yazıda buluşuncaya kadar yüreğinizden sevgiyi,merhameti,
dilinizden Allah aşkını,
yanınızdan sevdiklerinizi ailenizi ve yavrularınızı hiiç eksik etmeyin inşallah...
Esen kalın...

17 Ocak 2014 Cuma

Özkaymak Hotel İncekum (Alanya)



Otel gezimizin ayrıntıları hakkında daha evvel yazmıştım ve yine tatilimizin genelinden memnun kaldığımızı da yazmıştım daha evvel.
Dileyenler o yazıma  buradan ulaşabilirler.
Tatil postumu okuduğumda otelle ilgili resimli anlatımımı biraz yetersiz gördüm.Bu nedenle yepyeni bir postla oteli yeniden tanıtmak istedim.
Oteli puanlamamı isteyebilecekler için işte puanlar...
Çocuklu aileler için : 10 puan bir otel
Yemek:                        9 
havuz-deniz:               9
temizlik:                      8
Animasyon:                6
Fiyat performans:      9
oda :                             7
Hizmet :                      10,,,10,,,10
Eğlence:                       5
Dinlenme:                   10


Yemekleri konusunda geçer not aldı bizden 5 yıldızlı konseptte yer alan bu otel...
Her gece muhakkak mangal vs mevcuttu.et sevenler için etin kısıtlanmadığını açık yüreklilikle söyleyebilirim.Üstelik mutfak çalışanları hizmet ve güleryüz konusunda kusursuz...

Havuzu temiz ve sürekli bakımlı...
Yeterli büyüklükte ve kaydırakları inanılmaz eğlenceli.
Çocuklu gidenler için elbette çocuk havuzu mevcut fakat ayağınızın altında olan denizi sayesinde inanın bana hiç ihtiyaç duymuyorsunuz.Denize sıfır olan konumundan dolayı da bizden iyi puan aldı diyebilirim.Ancak denizi için aynı şeyi söyleyemeceğim.Sahilinin ince kum olmasına aldanarak seçmiştik biz lakin 2 metre ilerlemeden kocaman taş ve keskin kaya parçaları başlıyor.Benim gibi yüzmeyi pek bilmeyen ve yakın çevrelerde oyalanlar için bu inanılmaz kötü.Ayağımda ve dizimde minik yaralanmalar oldu mesela.Ama yüzmeyi bilenler atıp kendilerini suya,açılabildikleri kadar açıldıklarından bu pek sorun olmuyordur elbette.Çocuklarını kıyıda kenarda oyalayacaklar içindi bu hatırlatmam...

Sahilinde,kumunda boool bol vakit geçirebilirsiniz...Susporlarından faydalanabiliyorsunuz....Yada sahilinde ücretli deve turu yapabiliyorsunuz...


Otelde yabancı turistler çoğunlukta olduğundan eh! ister istemez animasyonlar da onlara hitap ediyordu.Türk etkinlikleri de hiç olmuyor değil elbette...Ancak çocuklar için miniclub inanılmaz eğlenceli söyliiim. :)



 Yemek yemek için masa,deniz ve havuz kenarında ise asla şezlong ve minder sıkıntısı olmuyor.Üstelik şezlong ve minder ücretsiz.
Snack ikramları, leziz düzenli ve sınırsız ana yemekleri,Coffe Break,gözleme saati ve gece çorbasıyla gerçekten beklenilenin çok üzerinde bir otel.Merak eden yada gitmek isteyenler için özellikle belirtiyorum.
Hergün odanızda suyunuz hazır.

Düzenli temizliği ve sık çarşaf değişimi,çalışanların güzel yüzü gerçekten harika.Özellikle mutfak çalışanlarını sabrı anlayışı ve güleryüzleri için tebrik ediyorum.

 Lobi çalışanları erken saatte bizleri otelin dışında ve kapıda büyük bir içtenlik ve güleryüzle karşıladıkları,bizlere odalarımıza kadar refakat ettikleri için teşekkür etmek istiyorum...Otel tatilini seviyor olsaydım,ve aynı yeri tekrardan görüyor olmak beni/bizi sıkmıyor olsaydı kesinlikle yeniden gideceğim bir otel diyebilirdim.Ancak eşim de,ben de gezip,yepyeni ve bambaşka yerler görme meraklısı olduğumuzdan tekrarı olmayacak bir tatildi diyorum...Ama gideceklere tavsiye ediyorum...

Mintiden kucak dolusu sevgiler herkese...
Siz nerede olursanız olun heeep sevdiklerinizin bacunda olun inşallah.
Çünkü en güzel yer sevdiklerinizin sıcacık kalpleri diyorum...
bir başka gezi postunda buluşuncaya dek 
kendinize iyi bakın...
 sevdiklerinize hep yakın kalın...

5 Ocak 2014 Pazar

Yerebatan Sarnıcı.....


Ve İstanbul Serüveni Devam Ediyor..  
 
Sıcağı sıcağına yazmak gerekiyor biliyorum...Sıcağı geçti onu da biliyorum 
ama 
ben yine de yazmak istiyorum.
Diyorum ya sizlere;öyle çok zamanım olmuyor,olan zamanımı da ya aileme ya da kendime ayırmak istiyorum.
Zamanla insanın öncelikleri mi değişiyor nedir?Bir zamanlar nasıl da heyecanla koşardım blog dünyama.Bazen özlüyorum blogdaşlarımı.onları ziyaret etmeyi,takip etmeyi,yorumlar yazmayı özlüyorum bazen.
Ama öncelliklerim de belli,yapacak bişey yok yani :)

Burası benim anı defterim gibi,ben o gözle bakıyorum.Yaşadığım her anı aktaramıyorum ama kaydadeğer bulduklarımı da eklemeden edemiyorum.Özellikle ilerleyen yıllarda silinip giderse hafızalarımızdan diye korktuğum gezi anlarımı aktarmaya,kayıt altına almaya çalışıyorum.Çünkü zamanla insan bırakın ne yaptığını hatırlamayı,fotoğrafı nerede çektiğini bile hatırlamakta zorlanabiliyor.
Abarttım sanırım :) ama anladınız siz beni.
Yani yıllar geçtikçe gezdiğin anda neler düşündüğünü,neler hissettiğini,neler yaşadığını insan hatırlayamaz gibi geliyor.İşte tam da bu nedenle ilerde okudukça yüzümde\yüzümüzde sıcacık bir gülümseme belirsin diye yazıyorum yaşadıklarımızı.Unutmayalım istiyorum.Unutacak kadar vaktimiz olacak mı bakalım...O da ayrı bir mevzu.Allahım hayırlı ömür versin inşallah diyorum...

Sultanahmet’te bulunan Yerebatan Sarnıcı, 542 yılında Bizans İmparatoru Justinyen tarafından At Meydanı’nın diğer tarafında bulunan Büyük Saray’ın su ihtiyacını karşılamak üzere yaptırılmıştır. 

Ağustos ayının  20siydi sanırım yerebatan sarnıcı ziyaretimiz..
Gün boyu gezip durmamıza rağmen günleri iyi değerlendirebilmek ve tek bir anını dahi boşa geçirmemek adına,öğleden sonra karnımız yavaş yavaş acıkmaya başlamasına rağmen,sarnıcı gezmeye karar verdik ablam ve eşimle beraber...

Eşimin bize içecek bişeyler alıp gelmesini beklerken,yorulan ayaklarımızın zonklamasına minicik bir faydası olur belki diyerek,atıvermiştik kendimizi sarnıcın hemen yanındaki oturma yerlerine...
Bir yandan dinlenmeye çalışıp bir yandan da japon kafilesinin sarnıctan ayrılırken ki hallerini inceleme fırsatı bulduk.

Ne yazık!dedim kendi kendime o an;
Japonlar dünyanın öbür ucundan gelip bizim tarihi değerlerimizi inceleme fırsatı buluyor da,ben şu yaşa gelmişim daha yeni görebiliyorum burnumun dibindeki değerleri.
İçin için hayıflandım açıkçası.Biraz üzüldüm,biraz görülmeye değer ne çok yere sahip olduğumuzu düşünerek gururlandım,biraz elin caponuna imrendim :) ama en nihayetinde de gezme imkanlarına sahip olamayan daha nice insan vardır diye düşünerek halime şükrettim.

Dinlenmek için verilen molada,beynimi yorup durmama şaşırdım sonra.

Sonra;karşımdaki Japon kızlarının su perisi kadar pürüzsüz tenlerine ilişti gözlerim.Yarabbim! dedim kendi kendime ne kadar da duru yüzleri...
Japon kızlarının genlerine hayran kaldım bu kez de...Ama sadece ciltlerinin düzgünlüğünden dolayı yoksa genlerime laf ettirmem Elhamdülillah.Bilmem kaç millet toplansa bir Türk edemez yüreğimde diye de iliştireyim hemen.
 Neyse...
Bir yandan gün boyu gezmemizden kaynaklanan ayaklarımın zonklaması,bir yandan beynimden geçirdiğim bunca soru,bir yandan sıcağın tepemize geçmesi derken eşimin uzattığı buz gibi içeçeklerle kendimize geliyoruz ve atıyoruz giriş kuyruğuna kendimizi.Müze kart sahibi olunmasına rağmen kişi başı ödenen 10 tl nin ardından eşimin en çok merak ettiği yerlerden biri olan,bu muhteşem sarnıca giriyoruz nihayet....

MUHTEŞEM....

Kelimemim tam manasıyla akılllara durgunluk verecek derecede muhteşem inşa edilmiş,kocamaaaaaaaan bir yapı.
O zamanın şartlarıyla nasıl inşa edilmiş,neresinden başlanıp neresinden bitirilmiş bilinmez lakin görüğüm yer akılları şaşırtacak cinsten.

Bu şahane yapının büyüsünde olmama rağmen sizler için bilgi toplamayı da ihmal etmedim elbette.

 

"Yerebatan Sarayı" olarak adlandırılıyormuş bu sarnıç vakti zamanında.
145 metre uzunluğunda ve 65 metre genişliğindeymiş.
Yaklaşık 9800 metrekarelik bir alanı kapsamaktaymış
İçerden yüksekliği şaşırtıcı boyutta değil mi?
 
Her bir dizide 28 tane olmak üzere 12 sıra sütun varmış. Toplam sayıları 336 olan sütunlardan 8’i kuzey bölümde Örme kılıf içine alınmış, güneybatıda 37 sütun ise etraflarını çeviren bir dolgu duvarın içinde kalmış.
O zamanlar şehrin su ihtiyacının büyük bölümü bu sarnıçtan karşılanmaktaymış.

 
Sonraları,Belediye tarafından geniş ölçüde temizlik ve onarımdan geçirilen sarnıçtaki su ve dipteki çamur birikintisi boşaltılmış, temizlenmiş, batıdaki ucuna kadar uzanan bir iskele yapılmış, ayrıca kuzeydoğu köşeye de bir platform inşa edilmiş.Hatta bir süre tabanı kuru kalan sarnıca zamanla yeniden su toplanmış.
ve şuanda 1-2 metreye yakın su mevcut.
 


Bol bol resim çektik,inceledik dolaştık ve yavaş yavaş sarnıcın kalbine ulaştık.
İşte eşimin en çok merak ettiği,ablamla değişik varsayımlar paylaştıkları medusa heykeli.
Çok ilginç ve çok değişik.Biraz ürkünç bişey ne bileyim ürperiyor insan işte.Karanlık alanlara doğru flaşlarımızı patlatarak acaba ışık tutulmayan alanlarında neler gizlidir diye soruyoruz birbirimize.
Etrafımızı ağzımız açık izlerken en nihayetinde meraklarımızı celbeden alana geliyoruz...


Medusa heykeline...

Medusa, Yunan mitolojisinde gözlerine bakanı taşa çevirdiğine inanılan yılan saçlı, keskin dişli, dişi canavar olarak biliniyor.
Medusa hayata çok güzel bir kız olarak başlamış...Poseidon'un Medusa'nın güzelliğinden başı öylesine dönmüş ki, ona Athena'nın tapınaklarından birinde sahip olmuş.Bu Athena için son derece aşağılayıcı bir davranış olduğundan ezelden beri güzelliğini kıskandığı Medusayı bir Gorgon yaparak cezalandırmış..

Neyse mitolojisine baktığınız da medusayla ilgili daha birçok efsane okuyabilirsiniz.Çok fazla detayına girmek istemedim.İşte o medusanın muhteşem devasa heykeli de ters bir vaziyette Yerebatan sarnıcında durmakta.Ziyaretçiler nedendir bilmiyorum bu heykele sırtlarını dönerek başlarının üzerinden bozuk para atıp duruyorlar...Heykelin çevresi bozuk paralarla dolu...


Görülmeye değer yapılardan biri de sarnıçtaki "ağlayan sütun" olarak bilinen sütundu.Diğer sütunların aksine;üzerinden su sızıyordu ve iliginçtir ki sütunun yüzeyinde göz yaşı damlaları şeklinde şekiller vardı.Diğer tüm sütunların yüzeyi dümdüzken sadece bu sütunun üzerinde gözyaşı sembolleri olduğunu düşünün.Yine diğer tüm sutunların yüzeyi kuruyken sadece üzerinde gözyaşı sembollari bulunan sütundan aşağıya doğru su sızıyor olması ilginç değil mi sizce de?

Eveet!! bu muhteşem yapıya hayran kaldığımızı belirterek,bir kez daha yolumuzun düşebilmesini ümit ederek,çektiğimiz resimler,yaşadığımız tatlı anlarla yavaş yavaş çıkış merdivenlerine doğru yöneliyoruz.
Ve karnımızdan gelen sinyaller doğrultusunda önce karnımızı doyurabileceğimiz bir alan olmak üzere İstanbul sokaklarında gece 11 e kadar sürecek olan gezmemize devam ediyoruz...
Biz İstanbul'u gezmeye doyamıyoruz...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...