29 Kasım 2011 Salı

Antalya-Kaleiçi...

Antalya...
Nedenini bilmediğim halde için için sevdiğim,ilk kez gördüğüm,gezip beğendiğim,ancak asla Ankara'ya değişmeyeceğim şehir..

Büyük bir önyargım vardı Antalya'ya karşı,sıcakları ve güneşi sevmediğimden dolayıdır sanırım.Hatta "Antalya'ya gitmek için çıldırmış olmam gerek,ne işim var o bunaltıcı sıcaklarda,Karadenizin serin dağ havası varken" der, dururdum kendime.Eşim de güneşten hoşlanmadığı için,hiç aklımıza gelmezdi Antalya'da tatil...
Taki bu yaza kadar.

Aslına bakılırsa "hadi bu yaz Antalya'ya gidelim" şeklinde de gelişmedi olay.
Planımız Fethiye-Dalyan tarafına gitmekti.Sonrasında"Madem onca yolu gideceğiz,bari Antalya üzerinden gidelim de daha fazla yer görelim" şeklinde gelişti olay.Ve çıktık yola.
İyiki de böyle bir seçim yapmışız yoksa önyargılarım hiiiç getirmezdi beni Antalya'ya...

İnanılmaz sıcak bir memeleket...
Biz,eylülde Antalyadaydık ama yapış yapıştık sıcaktan,
ağustostaki halini tahayyül bile edemiyorum ...
 
Side,Aspendos,Düden derken yolumuz bir bakmışız Antalyaya düşüvermiş.Aslında Düden şelalesini gördükten sonra yola devam kararı alacaktık ki ben ısrar ettim ille de Antalya merkezini,bir de şu meşhur Lara ve Konyaaltı pilajını görmek istiyorum diye.
 Derken arabayla kısa bir Antalya merkez turu sonrası,kendimizi Konyaaltı pilajında bulduk.

Ne çok gözümde büyütmüşüm meğer.
Çakıl tarlası mubarek...
Tabi Sidenin incecik kumlarından sonra korkunç berbat geldi bana bu plaj...Ama merakım da gitmiş oldu...Oturup güneşin batışını izlerken hadi Tamerlere gidelim diye geçirdik aklımızdan.
Bu saatte mi?
Evet n'olmuş ki o bizim en yakın dostumuz,evet bu saatte?
Çılgınlığın ta kendisi bu...
Nerde akşam orda sabahtı zaten parolamız...
Alo dostum evde misiniz?dedi eşim,akşamın sekizinde...
"İnanmıyorum,Antalya'damısınız? Hemen gelin bekliyorum" şeklinde gelişen telefon konuşmasının ardından kapanan telefonla,dank etti kafalarımız.
Üzerimiz sırılsıklamdı ve biz dostumuzun evine ilk kez gidiyorduk.Üstelik hamileliğimden dolayı düğünlerine de gidememiştik.
 Peki ne yapmalıydık?
 
Tamam,alışveriş merkezinde buluruz birşeyler dedik ve arabaya koşmaya başladık...
:)))
Bundan sonrasında herşey hızlı çekim...
Akyurt diye kocaman bir lunaparkın yakınlarında Migros'u bulduk.
Hızlı çekim ev görmeye gidebilecek türden bişeyler bulabilme yarışı,ıslak kıyafetlerimizi değiştirme işlemi,döke saça bebek kıyafetleri bulma telaşesi,hediyelik çikolata,derken bir bakmışız kasadayız...
Sonra,hadi bulalım bakalım şu Şarampol caddesini...
Neyse,zar zor Tamer abiyle tramvayın geçtiği cadde üzerinde buluştuk ve evdeyiz.

Özlediğimiz şahane bir muhabbet,uzayıp giden çay-kahve faslının ardından pestilimiz çıkmış vaziyette uyku ve ardından Aysun ablanın şahane kahvaltı böreği eşliğinde muhabbet ve dostluk dolu sıcacık bir kahvaltı...

 
Ardından tamer abi eşliğinde kaleiçi gezmemiz.
Herşeyi hızlı çekimde yaşıyorduk ama doyuyordukta aynı zamanda.
Garip bir duygu işte.
Bir arkadaşım "Kaleiçi labirent gibidir çıkışı bulmak zordur"demişti.
 Eh rehberimiz Antalya'yı avuçiçi gibi bilen biri olunca bize sadece bu tarihi dokunun tadını çıkarmak kaldı...Dur bakiyim ilginç isimli bir yerden geçmiştik kaleiçine giderken...Hımmm buldum,"kebapçılar çarşısıydı" sanırım.Yada "dönerciler caddesi" bilemiyorum.
Ne ilginç değil mi?
Safi kebap kokuyordu adından da anlaşılacağı üzre...


Güzel ve kısa bir yürüyüş sonrasında Kaleiçi'ne geldik,inanılmaz sevilmi burası..
Daracık daracık sokaklardan ve çok güzel restore edilmiş tarihi evlerden oluşmakta....
Tarihi yapılar kaleiçinde devlet koruması altında.Birçok girişi varmış kaleiçinin sanırım ama biz Hadriana kapısından girdik.Birbirinden güzel evler ve çiçekler arasında gezmek öyle hoştu ki...
Birkaç evin kapısından içeri kafamı uzatıp,içeride neler oluyor diye bakmadan edemedim açıkçası.

 Birbirinden güzel süs eşyalarının,hediyelik eşyaların olduğu dükkanlar,restourant ve cafeler,alışveriş imkanı sağlayan minik butikler hepsi çok çok renkliydi gerçekten.Gezimizin sonunda Tamer abinin en çok bahsettiği falezlerdeyiz.Uzun uzun inceliyorum Antalya kalesini ve falezlerin muhteşem görüntüsünü...

Bizimkilerin resim çekmekten pek hazzetmediğini bildiğimden söyleyemiyorum ama eşim de Tamer abim de resim çekmeye nasıl meraklı olduğumu bildiklerinden kıyamıyorlar bana ve yine resim çekiyoruz bol bol...

Güzel bir gezinin ardından vedalaşıp ayrılıyoruz  dostlarımızdan ve Antalya'dan...
Ankara'ya gelmeleri için ısrar ederek ve birlikte Ankara kalesini gezmeye gideceğimize dair sözleşerek...


Böyle işte,renkli Kaleiçinden bu kadar...
Aslına bakarsanız ben Antalya merkezini pek sevmedim.Gördüğüm ilçelerinden Manavgat ve Kaşı ayrı bir şekilde kategoriliyorum tabi.Merkezi cezbetmedi beni.Gerçi cezbedecek kadar da gezmedik pek,belki ondandır...
Ankara mı? Antalya mı ?diye soracak olursanız denizi çoook sevmeme rağmen Ankara derim sanırım..
Yahşi bir cazibesi var bu kentin,seviyorum işte...



Mintiden şimdilik bu kadar...
Bakalım Minti hanım bir sonraki postunda neler yazacak yada hangi tarifini paylaşacak sizlerle...
Yeniden görüşünceye kadar yüreğinizden umudu ve şefkati hiiç eksik etmemeniz dileğiyle.
En kalb-i sevgilerimle...

24 Kasım 2011 Perşembe

fırında kabak tatlısı


Bugün izinliyim,evimdeyim,ve inanılmaz mutluyum...
Bu akşam anacığımın yanına memleketime gideceğim inşallah.Aslında uçak olsaydı haftasonundan çıkacaktık yola lakin bayram öncesi ancak pazartesi akşamına ayarlayabilmiştik.22.40taki uçağımızla bu geceyi anneciğimde geçireceğiz hayırlısıyla.En çok bebeğimin anneannesiyle buluşmasına seviniyorum.Yollar uzak olduğundan geliş gidişler pek sık olmuyor taktir edersiniz ki.Anneanne-torun şöyle koklaşsınlar-hasret gidersinler istiyorum...


Sonra minik Cemremiz var Malatya'da,kuzen çocukları benim bebeğimle...Güzel zaman geçireceklerini kaynaşacaklarını düşünüyorum.
Cemoş Berkaydan 6-7 ay büyük bu arada ve inanılmaz şeker...

Eh!hazır bir miktar ayrı kalıcam bloğumdan,tatlı tatlı ayrılalaım istedim.
İşte bu nedenle de sizi,en sevdiğim tatlılardan biriyle Kabak tatlısıyla başbaşa bırakıyorum...Anneannemin enfes yaptığı bu tatlıyı her yapışımda tonton anannem gelir aklıma.Şimdilerde İstanbulda olan tontonlarım,Malatya'ya dönmeden evvel bize de uğrayacaklar inşallah.Sabırsızlıkla bekliyorum canlarımı diyorum ve tatlının tarifine geçmek istiyorum.
Kabak tatlısı,bana her zaman sonbaharın müjdecisi gibidir.Bir de kestane ve lahana manavdaki yerini aldı mı?tamam!kış gelmiş demektir:))
Bayıldığım bu lezzeti yapabilmek için;alim olmaya gerek yok aslına bakılırsa lakin 
usulen de olsa vermek gerek tarifini değil mi:)
Haydi buyrun Kabak Tatlısına...
Malzemeler
  • 1 kg.balkabağı
  • 1.5 su bardağı şeker
  • (yada 3 kg kabak+1 kg şeker şeklinde ayarlayabilirsiniz...)
  • 1 adet çubuk tarçın
Yapılışı:
  • Kabak dilimlerini  iri parçalar halinde doğrayıp,tepsiye yerleştiriniz.Ben kabağı kesip doğrayamıyorum açıkçası.İnanılmaz kuvvet gerektiren bir iş bence.Bu nedenle genellikle dışarda kesilip hazırlanmışı alıp bol suda iyice yıkayıp hazırlıyorum.
  • Üzerine şekeri her yerine gelecek şekilde serpiniz.Şekeri damak zevkinize göre azaltabilir yada artırabilirsiniz elbette.
  • Aralarına parça tarçınları da yerleştirdikten sonra tepsinizin üzerini folyoyla iyice kapatınız.
  • 10 dakika kadar sıcak fırında bekletiniz,bu işlem kabakların sulanmasını sağlayınız.Ben kabakların üzerine şekeri serpip üzerini kapatıp 1-2 saat kadar bekletiyorum açıkçası.Bu bekleme kabakların kendiliğinden suyunu salmasını sağlamakta.Sonrasında yine 10 dakika kadar folyoyla sarılı vaziyette pişiriniz.Folyoyu çıkardıktan sonra da saldığı suyu tekrar çekip yumşacık oluncaya kadar 170 derecede pişiriniz.
  • Fırndan çıkardığınız tatlınızı tabağa alıp bol ceviz yardımıyla süsleyerek servis edebilirsiniz.Ben bu tatlıyı soğuk seviyorum.Ilık yada soğuk servis yapabilir,dilerseniz tarçın serpebilirsiniz...
  • AFİYET OLSUN..
mintiden sevgiler

20 Kasım 2011 Pazar

Düden Şelalesi

 Selamlar ve iyi haftasonları,
Bu kez Düden Şelalerinin görüntülerini paylaşmak istedim sizlerle...Manavgat şelalesine göre çok daha görkemli ve şahane bir manzaraya sahip Düden Şelalesi...
Antalya merkeze uğramadan evvel,gidip gezdiğimiz ve fotoğraf makinemizin şarjının azizliğine uğramamızla çok resim çekemediğimiz,fakat manzarasına hayran kaldığımız yer...
İnsanın,burada aşık olası geliyor.
İnanılmaz romantik geldi bana,havada aşk kokusu var adeta...


Yaklaşık 550-600 yıllık bir çınar ağacı vardı dikkatimizi celpeden.İnanılmz büyük,yaklaşık 27 metre uzunluğundaki görkemli çınar ağacı görülmeye değerdi.

Gezinin en şahane yanıysa şüphesiz,gizemli mağara yolculuğuydu...
Islak zeminde kaymadan,tavanına başınızı çarpmadan ve tavanından yer yer damlayan su damlalarından ıslanmadan ilerlemeye çalışmak inanılmaz güzeldi.
Islanmadan çıkmak ise biraz zor tabi:)))
Mağaranın karanlığında,şelalenin gün ışığındaki oluşturduğu renk cümbüşünü izlemek olağanüstüydü...


Evet küçük bir ücret karşılığı bu harika şelaleye giriş yapıp dilediğiniz kadar gezebiliyorsunuz.
Yine,belediye tarafından düzenlenmiş mesire ve piknik alanlarından faydalanabiliyorsunuz.

Eylül ayında gitmemiz,sakin bir şekilde gezme imkanı bulmamızı sağladı.Antalyanın aşırı sıcak günlerinde burayı serinleme yeri olarak gören yerli ve yabancı turistlerin kaynadığı bir zamanda giderseniz,bu doğa harikasının tadını istediğiniz gibi çıkaramayabilirsiniz,
benden söylemesi...


Öyle gez gez bitmeyen bir yer değil elbette.Çabucak gezip çıkabilirsiniz.Ama vakit geçirmek istiyorum,manzaranın tadına varmak,bu doğa harikasına kanmak istyorum derseniz,üstelik bir de serinlemekse niyetiniz;Düden gezisi tam sizin için...


Güneş ışınlarının girmekte zorlandığı,inanılmaz serin ve mistik bi havaya sahip Düden Şelalesi...
Görülmeye değer bir yer diyorum...
Antalya merkeze 12 km uzaklıktaki bu yeri görmenizi tavsiye ediyorum...
Bu güzel gezi sonrasında yavaş yavaş Antalya merkezin yolunu tutmak üzereyken yolda rastladığımız kaktüs meyvesine bayldığımı itiraf ediyorum.İlk kez tattığım bu meyvenin tadı hala damağımda sanırım:))Düden hatırası diyorum ben o meyveye...
Ve burada müsadelerinizi istiyorum...

mintiden sevgiler

18 Kasım 2011 Cuma

Zerdeçallı Soğan Çorbası

 

İyi akşamlar diliyorum,
Bu akşam soğan çorbası tarifini yayınlamak geldi içimden nedense.Soğan çorbası fikri biraz garip gelse de inanın iyi yapıldığında leziz bir çorba haline geliveriyor.İçine krema katanlar da var ama ben bu halini çok beğendiğimden ve kremalı görüntüsü hoşuma girmediğinden yapmadım.

Epeyden beri bekleyen tariflerim arasındaydı bu çorba.Bebeğime şifa olsun diye yapıverirdim daha minik olduğu dönemlerde.Şimdi tam bir gurme kendisi.Damak tadına uymayan lezzetleri asla yediremiyorum.Şimdilerde en sevdiği çorba bizlerin de en sık ve beğenerek tükettiği yoğurt çorbası ve mercimek çorbası...

Minik bebekleri olanlara tavsiye edebileceğim hem lezzetli hem şifalı bir çorba.
Ben 1 yaş civarında yapıp yediriyordum.
 
Malzemeler:
2 adet büyük boy soğan
1 diş sarımsak
1 adet havuç
2 yk. sıvıyağ
1,5 y.kaşığı un
1 tk.zerdeçal
tuz,karabiber
 

Yapılışı:
1-Tencereye sıvıyağı koyarak unu yağda hafif pembeleşinceye kadar kavurunuz.Havucu rendeleyip,soğan ve sarımsakları da hazır hale getirdikten sonra tencereye ilave ederek birkaç kez karıştırıp yeteri miktarda kaynamış suyu ilave ediniz.

2-Tamamen piştikten sonra zerdeçal ve baharatları ilave edip blendardan geçiriniz.Kıvamını damak tadınıza göre ayarlayabilir,çok koyu olduysa sıcak su ilavesiyle inceltebilirsiniz.Yada bir süre daha kaynatarak biraz daha kıvam kazanmasını sağlayabilirsiniz.Sıcak servis yapınız.Dilerseniz çok az zerdeçalla süsleyebilirsiniz.Şifa olsun...

Not:Bebeğim için yapıp lezzetini beğendiğim bir çorbadır.Baharatlarını azaltarak özellikle bebeklerinize içirmenizi tavsiye ediyorum...
mintiden sevgiler

13 Kasım 2011 Pazar

ASPENDOS...

Selamlar herkese,
Var mısınız? Minti'yle mini bir tarihi gezintiye,bakın sizi bu kez nereye götürüyor Minti:))

Antalya-Fethiye güzergahında ilerlerken,yolumuza yakın gezilip görülebilecek yerleri,Side'den yola çıkmadan önce internetimizden bakıp,tespit etmiştik evvela.İlk durak;Aspendos,sonrasında ise;meşhuuur Düden şelalesi olacaktı.İçimizden böyle geçirip çıkıverdik yola ve Aspendosa uğrayarak ne şahane bir karar verdiğimizi de görmüş olduk böylece.

Anlayacağınız bu yaz,tarihi buram buram çekiverdik içimize.
Ve iyiki de Roma'ya gitmek yerine kendi cennetimizdeki güzellikleri çıkmışız keşfe diye geçirdik içimizden Aspendos'u gezerken.
Evet bu kez Aspendostayız...
Gezdiğimiz yerler arasında beni en çok büyüleyen yerlerden biriydi Aspendos antik tiyatrosu...
O,dev tiyatronun bunca yıl,tüm görkemiyle ayakta kalmış olması olağanüstü birşey gerçekten.Öylesine bir havası var ki adımınızı içeriye atar atmaz,tarihi bir yolculuğa çıkıyorsunuz .M.S 2. yüzyılda Romalılar tarafından yapıldığı bilinen bu tarihi yapıda gezerken, tarihe şahitlik ediyorsunuz adeta.Bu devasa yapıda kendinizi noktacık gibi hissediyorsunuz.O zamanın koşullarıyla böylesine şahane bir mimarinin nasıl inşaa edilebildiğini düşünerek dudaklarınızı ısırıyorsunuz.

Öylesine yüksek bir tavana sahipki Aspendostaki giriş-çıkış kanalları,ister istemez düşlerinizi devasa boyutlardaki insanlar kaplıyor.
Sanki 3 metrelik insanlar yaşamış tarihte de,bu nedenle böylesine yüksek tavanlar yapılmış gibi:/ 
Ben onu bunu bilmem,ihtişamı seviyormuş bu millet...
Yapı gerçekten büyüleyici...
Nefes kesici...
Burayı gördüğüm için çok şanslı hissediyorum kendimi ve
eğer gitmediyseniz,burayı muhakkak görülecekler listenize ekleyin diyorum...


Aspendos Tiyatrosu,Romalılardan günümüze kadar bozulmadan gelebilen en büyük ve en sağlam yapıdır.
O tarihte taş oymacılığında oldukca ustalarmış Romalılar,görünüşe bakılırsa.Selçuklular döneminde bazı restorasyonlar yapılarak kervansaray olarak kullanılmış.Antik tiyatroyu önemli kılan ikinci husus ise; muhteşem akustiği.Söylenilene göre;en dip kısımda yere düşen bir bozuk paranın,düşerken çıkardığı ses,en üstten duyulabiliyormuş.Bu kadarı doğru mudur? bilinmez ama bu açık havada biz,defalarca eko denemeleri yapıp durduk,çok eğlenceli olduğunu söyleyebilirim:))


Öyle zannediyorum ki Serik ilçesi sınırları dahilinde bu tarihi kent.
Görülmesi gereken yakınlardaki mekanlardan biri de Tarihi Aspendos Köprüsü.
Eğer vaktiniz varsa oraya da uğramanızı tavsiye edebilirim sizlere...
Türkiyede yıkılmadan kalabilmiş su kemerleri arasında en sağlam yapıya sahip kemerler de yine burada kurulan tarihi kentte mevcut,ancak biz Aspendosu gezdikten sonra kemerleri gezmek için vakit harcamamaya karar verdik,zamanımız kısıtlı olduğundan.

Burada canınızı sıkan tek olay;her yer dağ-bayır tarla-yayla olmasına rağmen siz arabanızı sadece Aspendos'un otoparkına parketmek zorundasınız,hem de hiçbiryerde ödemediğiniz bir otopark fiyatına:))Hediyelik eşya almak istiyorsanız da birçok yerde hediyelik eşyalara verdiğiniz paranın iki katını ödemek zorunda kalıyorsunuz.
Eh!ne yapalım! orada çalışan insanlar da buradan kazanıyor ekmeğini diyerek,bu konuda sizi aydınlattıktan sonra gezimi sonlandırıyorum...


ASPENDOS...
41 sıralık oturma yerleriyle,
15 bin kişi kapasitesiyle ki Antalya film ve sanat festivali kapsamında 20 bin seyircinin tiyatroya alınabildiği görülmüş.
Muhakkak görülmesi gereken tarihi mekan,
Şahane bir tarihi yapı...


Minik bir Aspendos hatırası almayı ihmal etmeden,atlayıp arabamıza vurduk kendimizi yollara.Üstelik bir sonraki durağın neresi olacağını bilmeden.Hedefimizde Düden'e gitmek vardı ama,yollar başka sürprizler de yapacakmıydı,yapmışmıydı bilinmez...
Belki Minti bir başka yazısında bir başka geziyi paylaşacak sizlerle
Keyifli,Aspendos yolculuğumuzdan Minti'nin anlatacakları bu kadar...
Bir başka gezide buluşuncaya kadar,kendinize iyi bakın...

mintiden sevgiler

11 Kasım 2011 Cuma

Kıyma Kavurma (kurusoğan-maydonoz ikilisiyle)

 Günaydınlar,
Kurban geldi geçti lakin şunu farkettim ki ben,kurbana has bir tarif yayınlamadım.
Kurban gününde yapılan et kavurma işlemini bile fotoğraflayamadığımı üzülerek belirtiyorum.Bu unutma işini,ben her sene yapıyorum.
Ya;işten güçten aklıma gelmiyor,yada kurbanın tam ortasında yapılan et kavurması beni cezbetmediğinden unutuveriyorum fotoğraflayıp sizlere sunmayı:((

Ama o güne has,birlik -beraberlik içinde yapılan kurban kesme işine bayılıyorum.
Sabahleyin erkenden kalkılıp bayramlaşılır.Güzel bir bayram kahvaltısının ardından (yine ben hazırlamadım bayram kahvaltısını bu arada,sağolsun Aysel annem bizlere kıyamayıp hazırlayıvermişti uyandığımızda,bir de gelin olacağım güya,ben kayınvalide olsam benim gibi geline söyleniverirdim sanırım(: ama sağolsun kayınvalidem hiç kıyamaz bana)

Kahvaltı sonrasında kurban kesme ve et doğrama işlemine başlanır.
Herkes tutar işin bir ucundan ve imeceyle paylaşılır Allah rızası için kesilen kurban.
Gelene geçene dağııtılır,Allah rızası için isteyene verilir.İhtiyaç sahiplerine ulaştırılır.Bu işler yapılırken de kurulur dışarıya kuzine soba,konulur kocaman bir tencereye doğranmış etlerden ve kavurma işlemini yapar bu işe eli en yatkın kişi.Bir yandan et kesme işlemi yapılırken diğer yandan bu konuda maharetli olan kimse,çalışanlara et kavurur.Bu sene sevgili Zeliha yengemizin elinden yendi kurban kavurması.Dediğim gibi;ben o gün yemeyi sevmiyorum lokmalık alıyorum o kadar,ama cümbür cemaat dışarıdaki yer sofrasına toplanılıp iştahla kurban kavurması yenilmesine bayılıyorum.O günü anlamlandırıyor adeta bu görüntü.Neyse unutmazsam seneye fotoğraflarım inşallah diyorum.
Eh!elimde kurban kavurma görüntüsü olmadığına göre eşimin bayılarak yaptığı ve beğenerek yediğim bu tarifi getireyim dedim huzurlarınıza.Gerçekten lezzetli oluyor ve Minti sizlere tavsiye ediyor...

 Malzemeler:
300-400 gr. kıyma
2 orta boy kurusoğan
çeyrek demet maydonoz
tuz,karabiber,pulbiber
3-4 yk. sıvıyağ

Yapılışı:
1-Kıymayı tavaya aldıktan sonra çok az su ilavesiyle ocağa koyunuz.yarım çay bardağı kadar su yeterli olacaktır.Kıymayı sürekli karıştırarak ince ince dağılıp pişmesini sağlıyınız.Kendi suyunu salıp tekrar çekinceye kadar orta ateşte pişiriniz.

2-Piştikten sonra yağını ve tuzunu atarak kısık ateşte kendi kendine kavrulmasını sağlayınız.Ara ara karıştırmayı ihmal etmeden kavurunuz.Son olarak az karabiber ve acı sevme durumunuza bağlı olarakta pulbiberini ekleyerek kavurma işlemine devam ediniz.

3-Diğer yandan doğradığınız kurusoğan ve yıkayıp ince kıydığınız maydonozlarınızı hazırlayınız.Kavrulan kıymanın üzerine soğan-maydonoz ikilisini ilave ederek hafifçe harmanlayınız ve altını kapatınız.Kurusoğanla birlikte pişmeyecek.Servis tabağına alabilirsiniz.

Çıtır çıtır taze ekmekle ve yanında olmazsa olmaz çayla birlikte şahane oluyor.Tavsiye edebilirim.
Tabi değişik sunum alternatifleri de kullanabilirsiniz.
AFİYET OLSUN...
mintiden sevgiler

9 Kasım 2011 Çarşamba

Malatya Usulü Yumurtalı Köfte (bulgur kebabı)


 Hayırlı bayramlar diliyorum herkese,
Yoğun,koşuşturmalı fakat mutlu bir bayram gününün akşamından selamlar herkese.Öylesine dolu geçti ki nasıl geldi geçti farkına bile varamadım.Eşimin Bulgaristan dönüşü  yer bulunamayan THY yollarından,firmaların sağladığı opsiyonla yer bulup alelacele bayrama yetişmesi,bayram koşuşturması telaşesi,24 saatlik bir bayram nöbeti derken,nihayet evimdeyim ve derin huzuru sindiriyorum dirhem dirhem...

İnsanın evi gibisi yok gerçekten.Ne zaman nereye gidersem gideyim "canım evim" diye geliveriyor aklıma.Ve hemen arkasına da iliştiriyorum "evdeki huzurdan gayrı servet,yok bu dünyada".
Böyle işte...
Bu koşuşturma arasında bloğumu da unutmayıp,hazır bebişim mışıl mışıl uyumuşken bir tarif yayınlamak istedim.

Malatyanın en meşhur köftelerindendir kendisi.O gerçek kebaptan bile daha lezzetlidir,Malatya sofralarının baştacıdır esasen.Sanırım hemen her yapılan bulgur köftesinin akabinde artan köfte hamuruyla yada özel olarak hazırlanan köfte hamuruyla yapılıp kızartılıverilir hemencecik.Aman ne leziz bir lezzettir anlatamam ben!!
Ve yemeyen de bilemez sanırım.Hoş sevmeyenler de olabilir eşim gibi.Ama Malatyalı olupta sevmeyen olmaz diye düşünüyorum.En azından ben çooook seviyorum.Özellikle tereyağıyla kızartılmış olmasını tercih ediyorum...Dilerseniz tarifini de vereyim,
belki denemek istersiniz,değil mi??


Malzemeler:
2 su bardağı ince bulgur
1 çay bardağı ortabulgur
karabiber, pulbiber,tuz...Normalde Malatya'da bu malzemelerle yoğurulur.Lakin lezzetini artırmak amacıyla
1 orta boy rendelenmiş soğan
1 yumurta da ilave edebilirsiniz.İki şekilde de nefis oluyor,tercihi size bırakıyorum.

Kızartmak için:
2 yumurta
sıvıyağ



Yapılışı:
* Bulguru, karabiber ve tuzu bir yoğurma kabına alınız.Çok az sıcak su ilavesiyle ıslatınız ve yoğurmaya başlayınız.(eğer dilerseniz yumurtayı, rendelenmiş soğanı,bu aşamada katabilirsiniz ama ben katmadım.)
* 10 dakika kadar yoğurunuz.Köfte hamurunuzun iyice özleşmesi ve macun gibi olması gerekir.
 *Yoğurma işleminin sonuna doğru köftelerin birbirini sıkı tutup dağılmaması için,bir miktar un serperek yoğurma işlemine devam ediniz.Yada dilerseniz tarifinde verdiğim gibi bir yumurta kırarak işinizi garantiye alabilirsiniz.Biz Malatya da bu köfteyi hazırlarken yumurta kırmıyoruz çünkü hazırladığımız köfte oranının dağılmayacağından genelde emin oluyoruz.El alışkanlığı giriyor devreye bu aşamada.Siz ilk kez deniyorsanız yumurtayı kurtarıcı olarak kullanabilirsiniz.Köfteye kırıp yoğurma işlemine devam edebilirsiniz.
* Hamurdan 2 ceviz büyüklüğünde parçalar alıp, avucunuzda yuvarlayıp,bastırarak yassıltınız.Kenarlarını düzgünleştirerek yassı halka görünümüne kavuşturunuz.Tüm köftelere bu şekli vererek işlemi sonlandırınız.
* Kaynamakta olan tuzlu suya köfteleri yavaşça salınız ve köfteler hafif havalanana kadar haşlayınız.Kesinlikle karıştırmayınız yada altüst etmeye çalışmayınız.
* Haşlanan köfteler biraz daha beyaz bir görünüme sahip olur.Sudan çıkarıp soğumaya bırakınız.
* Soğuyan köfteleri;1 yemek kaşığı un ve tuz ilavesiyle hafif çırpılmış yumurtaya iki yönlü bulayarak kızgın yağda kızartınız.Ben kızartırken tereyağı da ekliyorum,tereyağının kokusu daha lezzetli bir hal almasını sağlıyor.
AFİYET OLSUN...

Bu arada sevgili hayatmelodisinin sorusu üzerine minik bir not iliştirmek istedim yazıma.
Bu köfteyi yumurtaya bulayarak kızartabildiğiniz gibi,yumurtasız olarak da yapışmayan bir tavada kızartabilirsiniz.Yumurtasız yapmak istediğinizde içine kıyma katarak çok daha leziz bir hale getirebilirsiniz.Yine arzu edenler;haşladıktan sonra kızartma işlemine tabi tutmadan,üzerine sadece eritilmiş tereyağı dökerek bile yiyebilir.Ama orijinalini soracak olursanız resimde görüldüğü gibidir..Afiyet olsun.

 Bloglardan Haberler...
Blogları çok sık gezemiyorum.Hele yorum bırakmaya fırsat hiç bulamıyorum.Ama yorum bırakmayı ihmal etmeyen siz dostlarıma da teşekkürler ediyorum.İyiki varsınız diyorum.Yüreğimden eksik olmayın inşallah... Bu arada gezerken gözüme takılan mini notlarım var:))
**Değirmenden mektup var bloğunun yazarı saygıdeğer Recep beyin yakın zamanlarda mini mini bir torunu oluverdi.Ömer bebeğe buradan uzun ömür diliyorum.
Yine yakın bir zamanda sevgili **yemekaşkı nın yazarı seçilimin kuzenini istemeye gelmişler,hakkında hayırlı olanı diliyorum.
**senemin yemekleri bloğunun yazarı sevgili seneme minik rahatsızlığından dolayı geçmiş olsun demek istiyorum.
**cafe peplamın biran önce internetine kavuşmasını ve o güzel yazılarından bizi mahrum bırakmamasını bekliyor,kendisine sevgilerimi gönderiyorum.
**birtutam kekik bloğunun sevgili ayşegülüne blogdaki hızlı çıkışından dolayı tebriklerimi gönderiyorum.bloğunu ben de beğeniyorum.Minti'ye yorum bırakan tüm gönül dostlarıma teşekkürlerimi gönderiyorum...

Bayramınız kutlu,haneniz mutluluklarla dolu olsun,
Tasalar kederler uzağınızda,en sevdikleriniz ise hemen yanıbaşınızda olsun...
En kalb-i sevgilerimle....

4 Kasım 2011 Cuma

23 aylık oldun miniğim...


Canım yavrum benim,
benim gözümden sakındığım nazlı bebeğim.nasıl seviyorum seni bir bilsen.Nasıl yüreğimin yandığını,sana bakarken bile burnumun direğinin nasıl sızladığını bir bilsen.Annelik gibi kutsal bir duyguyu tatttırdın bana sen.Beni "anne" yaptın.Bu mukaddes duyguyu yaşamayanlara da yaşatsın Rabbim.Hergün seninle yeniden anne oluyorum ben.Hiç yaşamadığım anne duygusuna senin minik avuçlarında doyuyorum.Fedakarlığın diğer ismidir annelik.Karşılıksız çıkarsız umarsızca sevmektir.Yavrusunun bir tek teline dahi kıyamamaktır.Başucunda bekleyip,üstünü her açışında,yeniden açacağını bile bile,tebessümle örtmektir.
Elimden geldiğince sana iyi bir anne olmaya çalışıyorum bebeğim.

Kuzucuğum benim,büyüyorsun ellerimde.Minik bir fidan gibi günbegün filizlenip,yeşeriyorsun....Zaman hızla akıp geçiyor ve sen bana her anında büyük mutluluklara şahit olduğum anneliği en güzel haliyle yaşatıyorsun.23 aylık oldun şimdilerde.Maşallah beni şaşırtacak kadar bilgili,düzgün konuşabilen,sosyal,paylaşımcı,bir çocuk oluverdin bile şimdiden.Kelime hazinen mükemmel.
Sen 25 eylül 2011 itibariyle rahatlıkla konuşup her istediğini dile getirebiliyorsun kuzucuğum.Üçlü dörtlü beşli kelimelerden oluşan cümleler kurabiliyorsun.İstediğini rahatlıkla dile getirebiliyor,konuyla ilgili yorumlarını bile paylaşabiliyorsun bizimle.Önceleri bizim söylediğimiz cümleleri tekrarlamaktan ibaretti konuşmaların,ancak artık konuyla ilgili kendi düşünceni dile getirebiliyorsun maşallah.Bu çok güzel bir ilerleme.Annenin yaptığı işi bitirdiğini görünce "anne işini bitirdi"diye yorumlayabiliyorsun olayı..."Berkay çöpü yere düşürdü,anne çöpü aldı "diyebiliyorsun.Yada parka gittik,sallandım ceviz yedim diye yaşadıklarını anlatabiliyorsun.Adın ne sorusuna ismini ve soyismini aynı anda söyleyerek cevap verebiliyorsun.Ve yine daha 2 yaşına girmemişken tüm aile bireylerinin isimlerini isim ve soyisimleriyle birlikte sayabiliyorsun.

Sayı saymaya inanılmaz meraklısın.sekize dokuza kadar rahatlıkla sayabiliyor,A harfini gördüğünde annenin A'sı,babanın B'si şeklinde harfleri bile tanıyabiliorsun.Gazete dergi broşür kitap ne bulsan okuyorsun.Herşeyin en ince ayrıntısına kadar sorup öğrenmek istiyorsun maşallah...
Elimizdeki mevcut tüm kitapları bitirdik.Artık yeni kitaplar alma vakti sanırım çünkü artık ben sormadan söyleyebiliyorsun her nesneyi her olayı kitaplarında.

Bebeğim beslenmen biraz düzene girmiş olsa da kilo aralığının en alt seviyelerinde yer almaya devam ediyorsun.Ve anneciğin sana nasıl kilo aldırabileceğini bilmiyor inan bana.Tamam sağlıklı olman yetiyor fazla kilolu olmanı da istemiyorum lakin hiç kilo almıyorsun ki be miniğim.Hazır gıdalar vermemeye özen gösteriyorum hala.Dondurma,çikolata bisküvi şeker tamamen uzaksın bu gıdalardan.meyveli yoğurdu bile evde yapıyorum sana.Etçil olacağın şimdiden o kadar belli ki konu et ve et ürünleri olunca iştahın iki katına çıkıyor maşallah.
günlük süt vermeyi bir süreliğine bıraktık.onun yerine devam sütü içiriyorum bir süreliğine.bıldırcın yumurtasını da yazdan beri vermiyorum.yumurta sarısını sevmiyorsun ancak anneciğin onu sen farkında olmasan bile yediriyor sana merak etme:))beyazını çatalınla bitiyorsun aferin sana.meyve özürlü olduğunu bir kere daha belirtmeliyim sanırım çünkü havuç ve elmadan başka meyve yemiyorsun kuzucuğum.
Üst köpek dişlerin çıktı ancak diğerlerinin boyunda değil henüz.Köpek dişlerini 19 eylül 2011gibi çıkarmaya başladın.toplamda 14 dişin oldu.alt köpek dişlerin hala çıkmadı.

yakın zamanda balık yağı vermeye başlayacağım inşallah.
hergün badem fındık yada cevizden birinden birini mutlaka tüketiyorsun.Sabah ve akşam olmak üzere 2 bardak (2 su bardağaına yakın)sütünü de içiyorsun.

Henüz o,minik ellerin puzzle konusunda hünerli değil.Ancak lego ve tahta tamir setinle harikalar yaratıyorsun.Renkleri hemen öğrenmeni beklemiyordum aslında üzerinde fazla durmayıp ama her defasında da konuştuğum nesnenin rengini söyleyip geçiyordum ancak öyle zannediyorum ki renkleri öğrenmekte zorlanmayacaksın.Babaannen de bu hususta üzerine titriyor senin.Hergün yeni birşeyler öğretmeye çalışıyor kuzucuğum.Eğer tesadüf değilse sen bir çok rengi tanıyorsun aslında.Mesela kırmızıyı maviyi ve turuncuyu her defasında doğru söylüyorsun.Ama ben yine de erken diyerek bu konuya noktayı koyuyorum.
Artık yaz günlerinde olduğu gibi dışarlara gidip parklarda koşamıyorsun.Elimden geldiğince güneşli günlerde dışarı çıkarsam da zamanının büyük bir bölümünü evde geçiriyorsun kuzucuğum.Çizgifilmlere bayılıyorsun.Bu arada hayvanların büyük bir çoğunluğunu tanıyor isimlerini söyleyebiliyorsun.Üstelik o çok bilmiş tavrınla zebraya şakacıktan "bu aslan" dediğimizde "hayıyy o aslan diiil o zibra zibra" diye bizimle mücadele bile ediyorsun.Ahtapottan deniz atına,gergedandan su aygırına kadar birçok hayvanı tanıyorsun.

Gelişimin anneciğine göre çok iyi.
Rabbim seni esirgesin,ve tüm annelerin yavrucuklarını da...
Unutma sen anneciğinin gözbebeğisin...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...